Bugün 12 Şubat, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü. Tabi bugünün nesli savaş ve savaş sonrası yokluk ve kıtlık dönemlerini yaşamadığı için sadece kurtuluşun sevincini yaşıyor. Savaşın zorluklarının bilmez, kolay değil 22 gün gece ve gündüz çete savaşı vermek… Bu nedenle şehitlerimize Allah’tah rahmet diliyorum. Sokaktaki gençlere sorsak, acaba bugün kaçı bir savaş olsa, ‘benim varım’ diyebilir. Ben kendi oğluma bu soruyu yönettim. Baba şehit olmak için giderim dedi. Doğrusu biraz şaşırdım, biraz da sevindim. Peki akranların arasında bu soruya nasıl bir cevap gelir? Diye sorduğumda ise, gençler deli kanlı olduğu için, ilk etapta ikisinden biri gitmek ister. Ancak, savaş gerçeğini belki bilseler, tavırları değişir mi, onu da kendilerine sormak lazım,dedi… Bu arada iki Suriyeli çocukla vatansızlığı konuştuk. Yarı Türkçe, yarı Arapça ile Suriyede yaşanan sıkıntıları anlattı, yutkundu, zorlandı. Vatansızlık, bayraksızlık çok zor! Diyebildi, iki damla gözyaşı ile sohbet sona erdi. Allah kimseye bir daha savaş göstermesin, çünkü savaş zor ve insanlıktan bir çok şey alıp götürüyor ancak savaş gerekiyorsa da, kaçmamak gerekiyor. KAÇIMIZ SÜTÇÜ İMAM OLABİLİRİZ Şunu  söylemek istiyorum, biz Kurtuluş Savaşı sonrası gazileri tanıdık, 12 Şubat Bayramları çok çoşkulu olurdu. Günlerce şenlikler yapılırdı…Çete olmak ayrıcalıktı… Annem, sabah namazından hemen sonra, bayramı izleyeceğimiz yerlere bizi götürür, sevincimizi çetelerin geçtiği sırada ayağa kalkar alkışlardık, şehitlere dualar ederdik. Küçüklüğümüzde işgalcilere karşı bir milli duruşumuz vardı. Hepimiz birer Sütçü İmam gibi hissederdik kendimizi… Kaleye hücum edildiği günlerde,  çetelerele birlikte kaleye koşmak isterdik, milli ruh, dini hassasiyetlerimiz  hep dipdiriydi. Her evde erkek çocukları gönüllü çete olur, kızlar ise köylü kızı elbisesi ile bayrama gelirlerdi. Uzun yıllar Kurtuluş Dergileri çıkarttık, özel 12 Şubat sayıları yapılırdı gazetelerde.  Yani Maraşlılar olarak hepimiz Rıdvan Hocaydık, Mıllış Nuriydik, Vezir Hocaydık … Son yıllarda AB sürecinde, artık bayramlar şenliklere dönüştürüldü, diri tululması gereken milli duygular biraz köreldi gibi geliyor bana, belki de ben yanılıyorum.  Dikkat ediyorim da artık milli takım gol attığında, eskisi gibi sevinmiyoruz. Bir dostum bana bu konuda şunları söylemişti; “Emperyalistler, tehdit olarak gördükleri halkların bilinçlerini, tarih geçmişlerini, yani mili duygularını zedeleyerek, yok olmalarına çalışırlar..,” Biz Maraşlılar, emperyalizme karşı şehir olar dik durduk, bu nedenle madalyalı şehir olduk. MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK Kurtlar,kuzuların bol olduğu yeri değil, kuzuların yalnız kaldıkları yeri severlermiş. Bu nedenle milli birlik ve beraberlik bilincini diri tutmak gerekiyor. Çocuklarımıza öykülerle kahramanlarımızı unutturmamalıyız. Düşmanın taktiklerini bilip, hazırlıklı olmamaz gerekiyor, oyunları bozma adına. Su uyur, düşman uyumazmış. Kartalı kendi tüyünden yapılmış, oklar öldürürmüş.  Bu nedenle her anne baba çocuklarını milli ve dini konularda eğitimeli. İç ve dış düşmana karşı gençliği bilinçlendirmeli ve bayramları da bunun için fırsat bilmeliyiz.  Bazen sokaklarda çete elbisesi giymiş gençler görüyorum bu gençlerin alnından öpüyorum. Onlara destek veren valiliği, belediyeyi, muhtarlarımızı kutluyorum. Ne mutlu çocuklarına bayrak ve vatan sevgisi veren anne ve babalara. Eğer bunu yapamıyorsak, bayramların bir önemi de kalmayacaktır. Bu vesile başta geçmiş şehit dedelerimize bugünlerde ise PKK terörü ile mücadele veren şehitlerimizi unutmayalım ve hiç olmazsa bir fatiha gönderelim. Unutmayalım, bölünmez isek, inanıyorsak zafer inananların olur, Maraşlı bunu yapmıştır, bağımsızlığın fitilini yakmış, sonunda düşlanı kovmuştur. Kalın sağlıcakla.