(Yazıma başlamadan önce, Kütüphaneler Haftasının birinci gününde kitap dostlarını NFKM.’de bir araya getiren, İl Kültür-Turizm Müdürümüz Sayın Seydi Küçükdağlı’ya, Büyükşehir Kültür-Sosyal İşler Daire Başkanı Sayın Fethi Yanardağ’a ve Kütüphaneler Şube Müdürü Sayın Serdar Yakar’a, bu kolektif başarılı sunumları için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.) *** Trafo ve Kütüphane kelimeleri arasında bir bağ kurmaya çalıştığım olur, kimi zaman. Trafo sözcüğünün size elektriği hatırlattığını biliyorum. Bana da dolaylı şekilde kütüphaneyi çağrıştırır. Ne zaman bir kütüphane açılışını duysam, trafo gelir aklıma. Elektrik bizim dış dünyamızı, yaşadığımız kapalı mekânları aydınlatan, teknolojinin bize sunduğu araç ve gereçlere enerji sağlayan bir değerdir. Allah insanı iki geçeli bir bütün olarak yaratmıştır. Dış dünyamız-iç dünyamız. Nasıl ki dış dünyamızı elektrik aydınlatıyorsa, iç dünyamızı da kitaplar aydınlatır. Kitapların okunmak amacıyla düzenlendiği kurumlarsa KÜTÜPHANELER’DİR. O nedenle kütüphaneler iç dünyamızı aydınlatan bir ışık kaynağıdır. Demek geçiyor içimden… Dış dünyamızın ihtiyaçlarına bir şekilde çok duyarlıyız. Ancak aynı duyarlılığı iç dünyamıza gösterdiğimizi söylemek çok zordur. İç dünyamız: Beynimiz, düşünsel derinliğimiz, yüreğimiz ve davranışlarımıza-ilişkilerimize yansıyan erdemlerimizden oluşur. Okuyarak bilgilenme, aydınlanma, düşünsel işlevin gelişimi ve yüreğimizin ısınması, yumuşaması, yetkinleşmesi bizi insan ve adam yapar. Uygarlığın başlangıçtan bu yana bilgi ve kültür birikimini bize ulaştıran, geleceğe taşıyan kitaplardır. Gerek ulusalda, gerekse evrenselde kültürleri, bilgileri kitaplar depolar-korur, geleceğe taşır. Bu nedenle kütüphaneler bilgi ve kültür hazineleridir “Söz uçar yazı kalır.” Özdeyişini dikkate alırsak, sözde kalan kültürler değişime, bozulmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Uygarlığın öncüleri bilginler, düşünürler, şairler, yazarlar, kâşifler, mucitler, araştırmacılar sonuçta ölümlüdürler. Onlar ölür, kitapları kalır. Diğer bir deyişle onlar kitaplarıyla ölümsüzleşirler… Kitaplar yok olan kafaların anıtları, kitabeleridir. Düşünürlerin birkaç özdeyişini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Bir kütüphane açmak, bir mabet açmak kadar kutsaldır”. “Bir kütüphane bir hapishane kapatır” “Kitapsız okul açmışsanız okul açmış sayılmazsınız.” “Kitapsız hayat kör, sağır, dilsiz yaşamaktır. “Parayı kasa, bilgiyi kitap saklar.” Kitabı da kütüphane saklar, korur, insanların hizmetine sunar. Artık yerel yönetim anlayışının çok boyutlu olumlu değişimi içinde, rutin hizmetlerin yanında kent halkının sosyal, kültürel ve sanatsal ihtiyaçlarının da öne alındığı gözleniyor. Bu olumlu değişim ve gelişimin devamı en içten dileğimizdir. Bu bağlamda Belediye kütüphanelerinin kentin her semtinde yer almağa başlaması, dileriz okuma alışkanlığımızın olumlu yönde gelişimine çok önemli katkılar sağlar. Bugünkü haliyle kütüphanelere daha çok çeşitli kademelerdeki öğrencilerimiz gidiyor. Onlar da kitap okuma amacından çok, hijyenik bir ortamda ders çalışmak, ödev hazırlamak amacıyla oradalar. Eğitim sisteminden aile içi örnek yoksunluğundan kaynaklanan, ders dışı kitap okumanın önünü kesen sorunlarımız var. Elbette bunlar zamanla aşılır, düşüncesindeyim. En azından bu aşamada gençlerde kütüphane ve kitap algısı oluşması bile olumlu bir gelişmedir, elbette… Kitaplıklar, salt çocuklar, öğrenciler, öğretmenler için değil; onlar her yaştaki insanımızı daha aydınlık bir geleceğe hazırlamak için vardırlar. Unutmayalım ki okumanın, bilgilenmenin, öğrenmenin yaşı yoktur. Yüce dinimiz bu konuda beşikten mezara kadar okumayı, öğrenmeyi, bilgilenmeyi ve öğrendiklerini başkalarına öğretmeyi farz kılmıştır. Yüce dinimizin bu öğretilerini kulak ardı etmeye hakkımız yoktur. Kadı ki kutsal kitabımızın ilk ayeti “oku!” Emriyle başlar. Dünden bugüne alt yapısızlık ve eğitimsizlik nedeniyle okuma hakkından mahrum kalan insanımız az değildir. Ama bugün böyle bir mazeretimiz söz konusu olamaz. Her türlü alt yapı oluşmuştur. Daha iyiye, güzele, yararlıya dönük çabalarsa sürüyor. Bu nedenle yetişkinler, çocuklarını kütüphaneye yönlendirmeliler. Hatta alt sınıftaki öğrencilerin ellerinden tutarak birlikte gitmeliler, dileği var içimde. Bu kültür ve bilgi kaynağı her yaşta herkese açıktır. Hz. Ali’nin : “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” Sözünü anımsayınız. Sizin köle olmanıza gerek yok; kitaplarla dost olunuz, yeter. Göreceksiniz bir değil bin harf öğreneceksiniz. Bilgi güç, açılımlı ufuk, değişim-gelişim, medeniyet ve saygınlıktır. Cehalet ise karanlık ve çıkmaz bir sokaktır. Zayıflık, acizliktir, demeye çalışıyorum. Yani bir bölümde buluşmak, bölüşmek dileğimle…