Mecnun adını hepimiz biliriz Türkçe'deki kelime anlamı"cin tutmuş, çıldırmış, divane" falan demek Leyla'ya olan aşkıylaefsaneleşen delikanlı, hakikatte bir deli miydi? Eğer deli idiyse derdine kimderman olabilirdi?
Sözgelimi çağımızda yaşasaydı psikiyatristler onu tedaviedebilirler miydi?
Ayrık bir aşk hastalığına yakalandığı malumdu da, onu buhastalıktan kim kurtarabilirdi?
Hastalığı yüzünden şimdi onu ayıplamak mı gerekir, takdiretmek mi; acımalı mıyız, gıbta mı etmeliyiz? Ve daha çoğaltılabilecek sorularFuzulî, Leyla ile Mecnun hikayesinde ona;
"Fezâ-yı aşkı çün gördüm salâh-ı akldan dûrem
Beni rüsvâ görüp ayb etme ey nâsih ki ma'zûrem"dedirtir "Aşkın fezasını gördüğüm andan itibaren aklın rahatlığından uzakdüştüm Ey öğütler verip duran! Beni böylesine düşkün görüp ayıplama, çünküözürlüyüm"
Mecnun'un deli olup olmadığını kestirmek için bubeyitteki birkaç kelime üzerinde durmamız gerekiyor Bilindiği gibi fezâkelimesi, "ucu bucağı bulunmayan alan, göklerin sonsuzluğu" gibianlamlar içeriyor Demek ki aşk ülkesi böylesine mekan ötesi bir genişliğesahiptir Salâh kelimesi "düzelme, iyileşme, rahatlık, barış içindeolma" gibi anlamlar ifade eder.
Demek ki aklı ön plana alanlar belli bir huzuriçindedirler de aklını yitirenlerin rahatı kaçmış, durumu kötüleşmiş olur Rüsvâkelimesi "itibarsız, saygınlığını kaybetmiş, rezil" anlamlarını taşırBelli ki aşk, sevilene itibar kazandırırken, seveni itibardan düşürmektedirNâsih, "nasihat eden, öğüt ve akıl veren" demek olduğuna göre galibaaşk, aklın ölçütlerini hiçe saydırmakta, değerlendirmeyi gönül mecrasınaçekmektedir "Özürlü, mazeret sahibi" için ma'zûr deriz Mazeretiolanların sorumlulukları olmadığına, deliye de sorgu sual bulunmadığına göre,demek ki aşk çılgınlığından dolayı kişi sorumlu tutulamaz O halde aşkın, kişiyiitibardan düşürmesi ne gam!
Şimdi kelimelerin aynı sırasına göre soralım:
Aşka dair bütün mesafeleri içinde ölçen ve yolculuklarınıiçine doğru yapan bir mecnun için yeryüzünün her ciheti bir feza sayılmaz mı?
Aşkı akla tercih eden bir tutkun için, asıl huzur vesalah, aşk fezasında tadılan azapta (=lezzet) değil midir? İtibar veyaitibarsızlık akla göre yapılan bir değerlendirme olduğuna ve âşık daakıl(lılık)dan uzak durduğuna göre aşk yüzünden rüsvâ oluş hakikatte ona biritibar kazandırmaz mı?
Aklı tasnif dışı bırakan bir âşık için her yerde birnâsih, bir akıl veren bulunması ve onun da bu öğüdü kabul etmemesi garipsayılabilir mi?! Bırakın deliyi, akıllılardan da olsa hangi öğüdü kim dinlemiştirki?! Akıldan yoksun olanların dünya ve ahiret sorumlulukları bulunmazken, yanionlar mazur görülürken, aşk ile aklını yitirenin itibar kaygısına düşeceğinikim söyleyebilir?!
Bütün bunlardan sonra, acaba beyitteki akıl, deliliğinzıddı olan akıl olabilir mi? Fuzulî, aklın karşısına deliliği değil de nedenaşkı koymaktadır?
Aşk, her ne kadar akıl kavramının tersi gibi görünse veâşıklığın ilk adımında aklı terk etmek şartı aransa da, böyle bir macerada akılterk edilince insan deli mi olmaktadır? Eğer öyle değilse, akıl kavramıylaçelişen şey aşk değil, bizzat deliliktir Âşık olmak akıllılık olarakdeğerlendirilemez, tamam ama, bu, deli olmak demek de değildir ki!
Evet, âşık akıldan uzaklaşır ve aklın güdümünde hareketedemez, ama bunun için de kimse ona deli diyemez Denilse denilse, âşıkınkendisi için özge bir yol seçtiği söylenebilir O yol ki akıldan uzak birfezadır, ama sonu nurdan bir ülkeye çıkar Âşık bu ışıklı ülkeye ulaştığındaakıl(lılık)dan çok öte bir itibara kavuşur Bu da onun sorumsuzluğu,itibarsızlığı vs için yeterli mazerettir zaten
Şİmdi! Olgunluk kazanmak için aşk yolculuğuna başvurdu vedolayısıyla akıl kurallarına uygun hareket etmedi diye hangi deli, Mecnun'udelilikle itham edip tedaviye kalkışabilir? Onun çılgınlığı (deliliği değil)binlerce akla bedel iken, kim ona imrenmez de akıl vermeye yeltenir?!
Büyük veliler çilehanelerin ıssızlığını, nebiler demağaraların yalnızlığını sünnet etmişlerken Mecnun aşk hastası olup sahralardatek başına bir hayatı seçti diye kim onu ayıplayabilir?! Eğer ayıplanırsa, aşksayesinde nasıl insan-ı kâmil (mükemmel insan, yetkin birey) olunabilsin ki?!
Mecnun ki, evet, "deli" demektir; ama ondanevvel "tutkun, çılgın, çıldırasıya seven" de demektir Arapça'da bukelime "gizlenen, örtünen, kapanan" anlamı taşır Akıllanması içinbabası onu Kâbe'ye dua etmeye götürdüğünde, iltizama başını koyup aşağıdakidizelerle yalvaran birisi, sizce deli midir, yoksa akıllı mı; aşka sığınmaklabaşkasına açılmakta mıdır, yoksa içine kapanmakta mı; onun aklı başından gitmişmidir, yoksa aşk ile örtülmüş mü: "Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni /Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni"
Kalın Sağlıcakla…