Osmanlı mimarisi… Osmanlı İmparatorluğu’nun beylik olarak kurulup, imparatorluk olarak yayıldığı ve hüküm sürdüğü dönemlerde inşa ettiği ve fikir öncülüğü yaptığı mimari üslupları eserleri kapsayan mimaridir. Osmanlı mimarisi kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk Mimarisi, Selçuklu Mimarisi, Bizans Mimarisi, İran Mimarisi ve Memlük Mimarisinden etkilenmiştir. Her ne kadar farklı dönemlerdeki ihtiyaca ve teknolojiye göre farklı yapı türleri inşa edilse de genelde Osmanlı’nın hakim olduğu bölgelerde camiler ve yapıların inşa edilmesi sıklıkla rastlanan bir olgudur. Cami çevreleri bir sosyal müessese ile örülür bir ‘’ külliye’’ teşkil edilirdi. Osmanlı Mimarisi 6 ana süreçte ele alınır. Erken dönem mimarisi veya Bursa üslubu ( 1299- 1501)- Klasik dönem ( 1501- 1703)- Lale Devri ( 1703- 1757)- Barok Dönemi (1757-1808)- Ampir üslup dönemi ( 1808- 1876)- Tanzimat Dönemi ( 1876-1922) olarak gösterilebilir. Edirne’de inşa edilen Üçşerefeli Camii
Erken Dönem en önemli yapıtlarından kabul edilmektedir; klasik dönemin özelliklerinden olan iç avluya sahip planlar ve ana kubbe öğelerinin ilk kez uygulandığı bir yapıdır.
Klasik Dönem örnekleri ağırlıklı olarak İstanbul şehrinde yer alır. Klasik dönem mimarlarının genel arayışı yüksek ve görkemli yapılar inşa etmek olduğu için bu dönemi etkileyen önemli yapılardan birisi de 537 yılında inşa edilen Ayasofya’dır. Ayasofya gibi büyük ana kubbelerin inşa edilebilmesi için yarım kubbelerin kullanılabilmesi pratiği bu dönemde yaygınlaşmış, yukarıdan aşağıya inildikçe genişleyen bir tasarım kompozisyonun hakim olduğu bir yapım uygulanmıştır.
Lale Devri, geleneksel ve içe dönük toplumun değişmesiyle, çeşmeler ve sahil kıyısında Aynalıkavak Kasrı gibi yapılar inşa edilmiştir. 1’ci Mahmut’un (1730- 1754) dönemi ise
(Barok Dönemi) Barok stili camilerin inşasına başlanıldığı dönemdir. Bu dönemin yapıları içinde dairesel, dalgalı ve kıvrımlı hatlar ağır basmaktadır. Bunların en önemli örneklerinden biri de Nur-u Osmaniye Camidir.
Ampir Üslup Dönemi Ortaköy Camii, Dolmabahçe Sarayı ve Kuleli Kışlası batılılaşma uygulamalarıyla paralel bir şekilde yürüyen en önemli örneklerden bir kaçıdır. Balyan Ailesi döneme damgasını vuran mimarlardır.
Tanzimat Dönemi Pertevniyal Valide Sultan Camii, Duyun-u Umumiye Binası, Laleli Harikzedegan Apartmanları, Eklektisizm Stilinin hâkim olduğu zamanın en önemli yapılarından bir kaçıdır. Cumhuriyetin Kuruluşu… ( 1923) ile birlikte Atatürk ve Cumhuriyet yönetimi sadece toplumsal ve sosyal anlamda bir değişim öngörmemişti. Uygulanan modernleşme projesi ile toplumsal ve sosyal yaşamda ortaya çıkan hızlı değişimi, kent mekanlarında da görünür kılmak amacıyla daha cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, kentlerin yeniden imar edilmesi konusuna öncelik vermişti. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Osmanlı da eğitim görmüş ve iş tecrübesine sahip kişilerin tecrübelerinden yararlanmanın yanında, 1927 yılından itibaren hükümet politikası olarak yurt dışından yabancı uzmanlar getirildi. Almanya Fransa Avusturya ve İsviçre’ den gelen 40 mimar ve şehir plancısı 1924 ile 1942 yılları arasında Türkiye’de birçok projeye imza attılar. İlerleyen yıllarda Türkiye Cumhuriyeti mimari de net bir çizgi belirleyemedi. Bu döneme ait özgün bir mimari çıkmadı ortaya. Stabil bir şehir planlaması olmayınca kentlerde sorumsuzca gelişen- oluşan çarpık yapılaşma var olan karakteristik özellikleri de sanki kaybettirdi. Bir tarafta arabesk kültürü yansıtan varoş bir mimari diğer tarafta modernize mimari sentezine kaydı. Son yıllarda ise Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’nın Selçuklu Mimarisini örnek göstererek bir farklılığa gidilmesini belirtti ve değişime gidildi. Ne var ki bu güzel fikir ziyan edildi. Estetik kaygı taşımaksızın ve aslına sadık kalınmadan yapılan bu yapılar, arada kalmış kötü bir taklit mimari görüntü ve hissi verdi. (Kubbe) benzeri çağrışım yapan kompozisyonların uluorta özensiz abartılı kullanılması, hem kafa karışıklığı yarattı, hem de Camileri tanımlayan ve en önemli ( kubbe) özelliğini sıradanlaştırdı. Osmanlı İmparatorluğu kendi çağında özgünlüğü mimarisine taşımış, dünyanın her köşesine büyük ve görkemli eserler bırakmıştır. Yapılacak eserlerde özenli bir şekilde Osmanlı mimarisi ayrıntılarda tasarlanabilir ve gurur duyabileceğimiz geleceğin modern Türkiye Cumhuriyeti’ne yaraşır özgün modern bir mimari yapılanmaya gidilinebilinir. Ülkemizden, Dünya ölçeğinde bilinen bir Zaha Hadid çıkması içten bile değildir. Yüksek kalitede dünya ile yarışabilecek birçok mimarımız insan gücümüz bulunmaktadır. Yeter ki farkındalık yaratan mimarlarımızla ve kent bilimcilerimizle çalışılsın… Ne dersiniz. Gününüz sağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız. ‘’Mimarlık yazıyla değil çizgiyle ifade sanatıdır.’’ Zaha Hadid: Dekonstrüktivist Mimar. Irak asıllı İngiliz vatandaşıdır. D. 31 Ekim 1950- Ö. 31 Mart 2016.