Birkaç gündür, eğitim sistemimiz üzerine yapılmış, ulusalve yerel bakış açıklarını dillendiriyorum. Pek ses çıkmadı, ancak bazıeğitimciler İtalyanların eğitim sisteminin temelini oluşturan Montessori  ve Fin sistemi ile ilgili geniş  değerlendirmeler yapmamı istirham ettiler.

Fin sistemi hakkında bildiklerimi önceki yazılardaanlatmıştım. Şu Montessori’in görüşlerini bir az daha açıp, sonra da bu konuyubağlayayım.

 Montessori  sistemini anlatanlar şöyle diyor; “ Bu, başkaeğitim sistemleriyle karşılaştırıldığında çocuklara sağlanan olanaklarsayesinde, kendi seçimlerinin eğitimcinin onları isteklendirmesinin yerinegeçtiği kendi eylemleri sonucuhataların denetlenebildiği bir eğitim sistemidir.

Montessori eğitimi temelde kişiliğin oluşumu üzerinde durmaktadır.

Maria Montessori bunu açıkça şu şekildeifade etmektedir: “Eğitimde metot değil, insan kişiliği göz önüne alınmalıdır.”

Bu görüşe göre; “Çocuk, özeldir, tektir.

Kendine has bir varlıktır.

Çocuk etrafındaki maddesel dünyayı absorbe eder,gelecekte yetiştireceği kişi modelini biçimlendirir.

“Çocuk, insanlarınmimarıdır.” Bu mimarlar farkında olmadan içlerindeki inşa planına uyarakkendi ritimleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeye çalışırlar.

Bu gelişime yetişkinler etki edemezler çünkü onlar inşaplanını bilmemektedirler. Ancak, biryetişkinin zamansız müdahalesi ya bu inşa planını tahrip edebilir ya da yanlışbir yöne yönlendirebilir.

Montessori Eğitiminin temel taşlarından birisihazırlanmış çevredir. Çocuklar hazırlanmış çevredeki Montessorimateryallerinden, bireysel ilgi ve eğilimine göre bağımsız olarak seçim yaparlar.

Montessori okullarında çocuklar, istedikleri materyalle,istedikleri zaman, istedikleri yerde çalışırlar.

Çocuklara istedikleri kadar tekrar etme imkanı sunulur.Erken öğrenen yeni bir çalışmaya geçebilecektir, çünkü öğrenmede herkesinfarklı bir ritmi vardır.

Materyallerdeki hata kontrolü çocuğun kendi hatasınıbulmasıyla gerçekleşir. Başka birinden uyarıya, onaya ve düzeltmeye gerekkalmaz. Kendi kendisini düzeltmesine olanak sağlar. Böylece yetişkindenbağımsızlaşmak doğal olarak gerçekleşir.

Çocuğun güçlü bir karakterde yetişmesini sağlamak için“bir bakıma fiziksel ve ruhsal bir hijyene” ihtiyaç vardır. Bu durumdayetişkinlerin görevi çocuğun içindeki yeteneği ve gizil gücü uyandırmak veonları gelişim sürecinde desteklemektir.

Montessori okullarında çocuklar, istedikleri materyalle,istedikleri zaman, istedikleri yerde çalışırlar. Dolayısıyla Montessori yöntemininözü, çocuğa önceden hazırlanmış bir çevrede kendi kendini geliştirebileceğişekilde hareket ve faaliyet özgürlüğü tanımayı amaçlayan, kendi kendine oluşanve gelişen bir yöntem ve sistem anlayışıdır.

“Çocuğahazırlanmış bir çevrede, çocuğun kişiliğini oluşturması için özgürlük tanıyan,kişiliğinin gelişim sürecini destekleyen, çocuğun kendi onuru içerisindebireyselleşmesi ve sosyalleşmesini ciddiye alan, bireye özgü adil bireğitimdir.

 

SÜSLÜ TESPİTLER

Gerek Fin ve gerekle İtalya’nın sisteminde çocuklarımızlailgili bu süslü tespitler aslında kulağa hoş geliyor, çoğu doğru şeylerde.Ancak, bizim kendi değerlerimiz çok farklı. Kültürümüz farklı, dinimiz, tarihimizfarklı, bu nedenle bu ülkelerin eğitim sistemlerinden faydalansak bile, bizkendi öz değerlerimize uygun yani milli bir sistem oluşturmalıyız.

Oluşturacağımız bu sistem, kendi ve dünya gerçekleri ileörtüşmeli. Evet, Fin sisteminden alacağımız şeyler var, ancak onların şartlarıile bizim şartlarımız aynı değil.

Diyeceğim şu ki,bu işin mutfağında olan bir bilen dediğimiz akademisyenlerle, pratisyenleri biryerde buluşturup, ortak akılla çalışıp, EDEP MEDENİYETİNİN yolunu açacak, önceahlak diyen, her çocuğun ayrı bir dünya olduğu bilinci ile düşünüp milli birsistem üzerinde durmak gerekiyor.

Bu vesile ile Mevlid Kandilinizi de kutlar, saygılarsunarım.

Kalın sağlıcakla.