İslam dünyası şu anda kan ve gözyaşı içinde! Peki neden? Bu konuda kime bu bağlamda soru yönetsek, kendince cevaplar bulacaktır. Nitekim bu konuda kitaplar yazılmış, binlerce makale yayınlanmış, şu gün bile çoğu yazar ve çizer bu konu üzerinde değerlendirmeler yapmaya devam ediyor. Bu gün bu konuyu masaya yatıracağım inşallah! Geçtiğimiz günlerde yazmıştım, “ MÜSLÜMANLARIN GERİLEME SEBEPLERİ” isimli kitabı okuduğumu ve bitirdiğimde bu konuda birkaç yazı kaleme alacağımı da belirtmiştim. Kitabın yazarı Şekip Arslan, Çeviren Abdulvehhab Öztürk, kitap 250 sayfa ve bu konuda bir çok düşünürün görüşleri yer almış. Yapılan sempozyumların sonuç bildirgeleri yazılmış. Öncelikle not aldığım birkaç cümleyi paylaşayım, “ Gerileme sebepleri arasında, Müslümanların kendi aralarındaki çekişmeler. Ulemanın sorumluluklarını yerine getirememesi, yani eğitime önem verilmeyişi. Tembellik ki bu konuda, “ilmi çalışana, serveti istediğime veririm ayeti delil gösteriliyor. İdarecilerin sefahat ve eğlenceye dalması, Kur’andan uzak bir hayat yaşamamız. Mezheplerin, fırkaların, tarikatların çoğalması ve dinin karışık bir hal alması(s. 190) Özetle kitapta gerileme sebepleri ahlaki, dini, siyasi ve ekonomik sebepler genişçe dillendirilmiş. Hastalığın mikrobunun cehalet olduğunun altı çizilmiş, ilacını ise hazırlayacak olanların cemiyetler olduğu ifade edilmiş. Görev ise, milletin ileri gelenleri ile ulamaya yüklenmiş.(s. 192) Yapılan değerlendirmelerde, dinimizin gelişmeye engel olmadığı, biz müslümanların dinimizi temsil noktasında hatalar yaptığımız vurgulanırken, çözüm olarak da yeniden ilme ve takvaya sarılmamız gerektiği de ayrı bir bölümde vurgulanmış.   ÖZÜMÜZE DÖNMEK GEREK Kitap çok uzun, hepsini yazmamız da mümkün değil. Son bölümde ise, biz Türklerin görüşlerine yer verilmiş. Mehmet Akif Ersoy’un ‘ Terakkinin Sırrı’ başlıklı şiirinden alıntılar yapılarak, Türklerin yönünü batıya ya da doğuya değil, kendi kültürüne, köküne, değerlerine, inançlarına, kısacası aslımıza, özümüze dönmemiz gerektiğinin altı çizilmiş. Akif şiirinin başında; “Şarkı baştan başa yıllarca dolaştım, gezdim” Diyerek tüm doğu ülkelerini din ayrımı yapmaksızın gezdiğini ve incelediğini belirterek kanaatini şu şekilde belirtmiş. “Başka yerlerde taharriye heveslenmeyiniz. Onu kendinde bulur yükselecek millet; Çünkü her noktada taklid ile sökmez hareket.   Alınız ilmini Garbın, alınız san’atini. Veriniz hem de masainize son süretini. Çünkü kaabil değil artık yaşamak bunlarsız… Kendi mahiyyeti ruhiyyeniz olsun kılavuz. Çünkü beyhudedir ummid-i selamet onsuz…” Bu şiiri bitirdikten sonra sayfanın yanına şu notları düşmüşüm; “ Kendi özümüze dönmeden, kendi sanayimizi, kendi milli eğitimimizi, kendi kalkınma hamlemizi hazırlamadın, birilerini taklid ederek kalkınma asla olmaz!” Altına ise, köksüz ağaç kururmuş, demişim…   AMİN DİYELİM Boğuyor, alem-i İslamı bir azgın fitne. Kıtalar kaynayarak gitti o girdab içine. Mahvolan aileler bir sürü ma’sumundur. Kalan avarelerin hali de ma’lumundur. Nasıl olmaz ki? Tezelzül veriyor Arşa enin! Dinsin artık bu hazin velvele Yarab. Amin Evet, yazardan da bir cümle yazıp kapatayım inşallah! “ Kalkınmak, ilerlemek, şeref merdivenlerinde yükselmek, diğer milletler gibi terakki etmek için müslümanların boynuna borç olan. Allah’ın Kur’anında defalarca  emrettiği malla canla savaşmamız gerekiyor. Bu da fedakarlık ister…” Kalın sağlıcakla.