Bu yıl NATO zirvesi 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleştirildi. Vilnius, ülkenin güneydoğusunda, Rusya sınırına yakın 550 bin nüfuslu bir şehir.

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması), İkinci dünya savaşının sona ermesiyle 1949 yılında 12 ülke (ABD, Kanada, Danimarka, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, İzlanda, Fransa, Portekiz, İtalya, Hollanda, Norveç) tarafından kuruldu. Türkiye 1952 yılında üye ülkeler arasında yerini almıştır. NATO’nun temel amacı, üye ülkelerin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına ve güvenliğine yönelik tehditlere karşı ortak bir savunma sağlamaktır.
Zirve’nin gündeminde yine NATO’nun genişlemesi ve Rusya-Ukrayna savaşı var. Bu yılın Nisan ayında Finlandiya’nın üyeliğinin onaylanmasıyla üye sayısı 31 olmuştur. Öncesinde Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından yaklaşık üç ay sonra Finlandiya ve İsveç NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuştu. Yıllardır askeri olarak tarafsızlık ilkesinin yanında duran iki ülke NATO’ya katılım için harekete geçmişti, Neden? Bölgesel manada İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı Baltık denizindeki NATO’ya üye ülkelerin sayısını arttıracağından oldukça önemli görülmesinin yanı sıra Finlandiya, Rusya’nın belirsiz tavrından daha çok endişe duyuyor ve toprak bütünlüğünü korumanın en büyük yolunun NATO’ya katılmak olduğuna inanıyordu.
Finlandiya ve İsveç’in üyelik adımından sonra duyduğu rahatsızlığı dile getiren ilk ülke, NATO’nun en büyük 2’inci ordusuna sahip Türkiye olmuştu. Gerekçe iki ülkenin Türkiye’nin milli güvenliği tehdit eden unsurlarla mücadelesinde destek değil köstek olmalarıydı.
Şimdi, gelelim bu yılki zirveye…
Bu yıl zirveye 31 üye ülke liderlerinin yanı sıra, NATO üyeliğine davet edilen ancak üyeliği henüz onaylanmayan ülke sıfatıyla İsveç’te katıldı. Ayrıca NATO’nun Hint-Pasifik ortaklarından Japonya, Güney Kore, Avusturalya ve Yeni Zelanda toplantıda temsil edildi.
Zirve tamamlandı. Çok kritik konu başlıkları ele alındı. Dolayısıyla iki gündür dünyanın gözü NATO zirvesine ve buradan çıkacak sonuçlara çevrilmişti. Zirvenin en dikkat çekici konusu birliğe katılmayı planlayan İsveç ile bu konuda şartların yerine getirilmesini talep eden Türkiye’nin üzerindeydi ki Türkiye, NATO zirvesine saatler kala İsveç’in İttifaka katılmasına yeşil ışık yaktı. Cumhurbaşkanımız bu konuda onay kararını Meclis’e götüreceğini açıkladı.
Bu gelişme zirveye damga vurmakla kalmadı, aynı zamanda bir anda uluslararası basının manşetleri Türkiye oldu!
Türkiye –bu desteğe karşılık haklı olarak- zirveden, AB’ye üyelik sürecinin hızlanması, F-16’ların modernizasyonu, terör noktasında güvenlik kaygılarının giderilmesi ve ülkemize yönelik yaptırımların kaldırılması gibi bir takım kazanımlar elde etmek istiyor.
İsveç’ten ise Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine, gümrük birliği anlaşma sürecine ve vize serbestisi sürecine aktif destek vermesini ve -en kritik olanı- bundan sonra terörle mücadele konusunda somut adımlar atmasını bekliyor.
Zirve sonrası Cumhurbaşkanımız İsveç’in üyeliğinin yanında ABD ile görüşmeler sonrası F-16’ların satışına dair umutlu olduğunu belirterek, tahıl koridoru ve terörle mücadele noktasında önemli mesajlar verdi. Türkiye’nin Asya-Pasifik ve Hint-Pasifik ortakları ile ekonomik ilişkilere ve işbirliğinin geliştirilmesine yönelik noktalara değindi.
NATO ittifakın kurucu anlaşmasının 10. Maddesine dayanan “açık kapı” politikasına göre taraf olan ülkelerin Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlamak için herhangi bir Avrupa ülkesini ittifaka katılmaya davet edebiliyor. Ancak, bir ülkenin NATO’ya dahil olabilmesi için mevcut tüm üye (bu yıl için 31) ülkenin hepsinin birden onayını alması gerekiyor. Yani bir ülkenin dahi itirazı NATO’ya katılmaya engel!
NATO müttefiki 31 üyeden şimdilik Ukrayna’ya da davetiye çıkmadı. Ukrayna üyelik için bastırsa da müttefikler altında imzaları bulunan sonuç bildirisinde “ancak ve ancak gerekli şartlar karşılandığında ittifak Ukrayna’nın adaylık sürecini başlatacaktır” ifadelerine yer verildi.
NATO bildirisindeki diğer önemli başlıklar ise şu şekilde… Karadeniz’de güvenlik, emniyet, istikrar ve seyrüsefer özgürlüğünün sürmesi noktasında bölgesel çabalara Montrö Boğazlar Sözleşmesi yoluyla verilen desteğin altı çizilerek, Karadeniz’de gelişmelerin takip edileceği, durumsal farkındalığın arttırılacağı vurgulandı.
NATO ile Rusya ilişkilerine yönelik değerlendirmelerin yer aldığı bildiride, riski minimize etmek, gerginliği azaltmak ve şeffaflığı arttırmak için Moskova ile iletişim kanallarının açık tutulacağı bildirildi.
Çin’in zorlayıcı politikalarının NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine karşı zorluk oluşturduğu dile getirildi. Rusya’nın savaşını kınaması yönünde uyarı yapılarak Rusya’ya silah desteği vermemesi istendi.
Benzer uyarı İran içinde yapıldı. İran’dan Rusya’ya verdiği askeri desteği kesmesi istendi.
Milli gelirin yüzde 2’sinin savunma harcamalarına ayrılma taahhütlerine değinilerek “teknolojik üstünlüğümüzü korumamız, yenilikçi teknolojilerin entegresyonu yoluyla güçlerimizi ve yeteneklerimizi modernize etmeye ve reform yapmaya devam etmemiz gerekiyor” şeklinde değerlendirme yapıldı.
Zirvede NATO tarihinde yaşanan ilkler de vardı. Bunlardan birisi, Terörle Mücadele Özel Koordinatörlüğü kurulması kararı, diğeri Ukrayna’nın gelecekte NATO üyeliğini kolaylaştırmak adına NATO-Ukrayna Konseyi kuruldu ve ilk toplantı yapıldı.
Son olarak, bu yılki NATO zirvesinden -pek dile getirilmese de -çıkan en önemli sonuç; İsveç’in üyeliğine yeşil ışık yakarak aslında Türkiye’nin Mehmet Şimşek ve ekibinin uygulamaya başladığı -batı sermaye piyasalarıyla uyumlu- ekonomi programına dış politika noktasında destek verilmiş oldu.
Bir sonraki zirve Washington’da, 2025 yılında ise Hollanda’da…
Önemli olan bu zirvelerden Türkiye’nin yararına neler çıkacağı…