Bir hayal hatta rüya idi, bizim için otomobil yapmak. Bu nedenledir ki bazıları hala inanamıyor ve başaracağımızı düşünmüyor. Nasıl düşünsün ki kimse rüyasında bile göremiyordu. Yıllardır yapılacağı söylendiği halde ortada bir icraat yoktu. Gerçeğini görene dek ben de yapılacak arabanın böyle mükemmel ve üst sınıf olacağını düşünemiyordum. Nasıl düşüneyim sıfırdan zirveye oynamak kolay mı?
Evet, hayaldir, rüyadır derken gerçek oldu. Yıllardır bahsedilen arabamız nihayet görücüye çıktı. Bu sene olacak, yok olmadı seneye derken bu günlere kısmetmiş. Zaten bazılarının inanamama nedeni yıllardır sadece sözünün edilmesi değil mi? Ama art niyetli ve istemeyenler ile siyasilere hiç güvenmeyenler gördüğü halde inanmıyor veya inanmak istemiyor. Kimi kabullenemiyor, kimi kıskanıyor kimi ise inanmıyor. Gözünü kin bürümüşlerden bir daha önce de paradan sıfır atılsın ‘taksimde anırırım’ diyordu ama anırmadı. O tecrübe olmuş ki, arabayı yapın eşek gibi anırırım diyen çıkmadı.
İlk arabamız devrimi yaparken de yiğit ve güçlü mühendislerimiz vardı. Ve o kahramanlar büyük bir emek ve çaba ile her şeye rağmen arabamızı yaptı. Ancak onların arkasında duran bir güç veya hükümet yoktu. Emekler boşa gitti. Hatta ilk deneme de yakıt konulmayarak cümle aleme rezil edilmeye çalışıldı. Nihayetinde de ilk arabamız son arabamız oldu ve üretim iptal edildi. İşte o zamandan günümüze içimizde bir uhde olan ‘Yerli Araba’ sevdamız hiç sönmedi. Nasıl sönsün ki? Biz hemen her markayı başkası adına üretebiliyoruz. Her türden aracı yapıyoruz ama neden kendi arabamızı yapamıyoruz? Sorusu hiç aklımızdan çıkmadı. Bütün imkanlar vardı. Bir eksik vardı o eksik ne idi. Eksik güçlü bir iradeydi. Bu da Türkiye’nin şimdiki güçlü liderinde zaten var. İnat, azim ve kararlılık Erdoğan’da fazlasıyla mevcut.
İşte bu hayali gerçeğe dönüştürmek için öne atılan babayiğit şirketlere gelince; Anadolu Grup, Kök Grubu, Türkcell, Zorlu Holding ve TOBB gibi kıymetli firmalar. Bunlar bir araya geldi ve Türkiye Otomobil Girişim Grubu olarak işe girdi. Birlikten kuvvet doğdu, beş firma ve hükümet el ele vererek projeyi nihayete erdirecekler. Ve inşallah önümüzdeki yıllarda yollarda göreceğiz. Yalnız araba için önemli bir nokta vardı. O da arabanın hangi yakıtı kullanacağıydı. Zira fosil yakıtlar önümüzdeki yıllarda bırakılacak ve yerine elektrik kullanılacak. Mühendislerimiz de çağa ayak uydurdu ve geleceğin arabasını inşa etti. Çağın gerisinde olsak da bu sefer bir adım ileri atılacağız.
Kıskanalar veya istemeyenler: Vay efendim seri üretim yoktur, Vay efendim fabrika olmadan nasıl olacak, Vay efendim parçalarını biz üretemedikten sonra arabayı üretmiş sayılır mıyız, biz başkalarına bağlı kalacağız gibi kendilerince mantıklı ancak çağı anlamamanın vermiş olduğu abuk sabuk fikirleriyle milletinde kafasını karıştırmaya çalışıyor.
Öncelikle belirtmeliyim ki; Seri üretim yapmak için fabrikaya ihtiyaç var ve o da yapılacak. Ayrıca ilkini yapan ikinciyi ve yüzüncüyü hayli hayli ve daha kolay yapacaktır. Önemli olan ilki başarmaktır.
Fabrika olmadan nasıl olacak diyorlar ama fabrikanız olmadan bu arabayı nasıl yaptınız demiyorlar. Fabrika olmadan bu arabayı yapanlar, fabrika ile neler neler yapar onu düşünmüyorlar. Korkmayın siz Türk mühendisleri ve iş adamlarına güvenin diyorum.
En önemli sorulardan biri de parçaları dışardan alınacak ise marka bizim olur mu? Veya parçaları başkaları üretecek ise arabayı biz nasıl üretmiş olacağız? Beyler çağ değişti, kafalar da değişti. En önemlisi üretim anlayışı hepten değişti. Artık önemli olan üretmek değil, marka sahibi olmaktır. Asıl kazanç ve para marka sahiplerine gidiyor. Bırakın parçaların dışardan olmasını, isterse arabayı da komple dışarıda yaptıralım, kazanan yine biz olacağız yani marka sahibi olacaktır. Nasıl mı? Zira günümüzde ülkemiz onlarca araba markasını üretiyor. Fransız, Alman, Japon, Kore ve bilmem daha kaç ülkenin markasını biz üretmiyor muyuz? Üretiyoruz. Ama ürettiğimiz bu markalar bizim olmadığı için onların parasını (aslan payını) kim alıyor? Biz de tıpkı diğer markalara amelelik yaptığımız gibi bu araç markalarına da amelelik yapıyoruz. Bir sürü tekstil markasının Türkiye’deki fabrikalarda ve atölyelerde yapıldığını da unutmayın. Ayrıca dünyanın en kaliteli markalarını hatta en pahalı telefonunu Çin üretiyor, ama 400 dolarlık fiyatın sadece 12 doları Çine kalıyor. Çağ da devir de para kazanma ve üretim anlayışı da değişti. Zira marka olamayanlar üretim yapsa da amele olmaktan kurtulamıyor ve önemli olan da patron olmak değil mi?
Evet, marka bizim olacak ve asıl parayı da biz kazanacağız. Yapanların eline emeğine sağlık, seri üretime geçeceğimiz tarihi dört gözle bekliyoruz. Gelecek geleceğe çalışan ve bıkmadan usanmadan laf yerine iş üretenlerin olacaktır.
Not: Cumhurbaşkanımız bir tane sipariş vermiş. Bu güzel ancak yeterli değil. Onun yerine bir kanun çıkartılsın ve tüm devlet yetkilileri ve yöneticilere yerli araba kullanmak mecburiyeti getirilsin. Cumhurbaşkanımız ilk olarak kendisine makam arabası alarak herkese de örnek olsun.