Nereye gittiğini bilen insana yol vermek için, dünya durup kenara çekilir ve ona yol verir. Star   Brooklyn köprüsünde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde "doğuştan kör" yazılıymış. Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Tabelayı almış arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış. Ne olduysa olmuş... Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya para atmaya... Bir cümle yetmiş, onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına sebep olan cümle ne mi dersiniz? "Güzel bir bahar günü... Ama ben baharı görmüyorum...”   VEFA Kadın her sabah olduğu gibi o gün de beyaz değneği ve el yordamı ile otobüse binmişti. Şoför: "Soldan üçüncü sıra boş hanımefendi," dedi. Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve eşi yakışıklı bir deniz subayıydı. Bundan bir kaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği örgenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermişti/Asla karısını yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti. Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Bir an önce bir şeyler yapması gerekiyordu, karısı günden güne kendi içine kapanık dünyasında kayboluyordu. Adam bütün gün düşündü, nasıl yardım edebilirim güzeller güzeli eşime diye. Birden aklına esinin eski işi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı. Karısı dehşetle gözlerini açtı: "Ben bunu nasıl yaparım ben körüm," diye bağırdı. Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bıraka-cağını ve akşamları da iş çıkısında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi. Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti, çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakâr koca. Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti, sonuna kadar gidecekti. Akşam karısına: "Artık işe kendin gidip gelmelisin," dedi. Kadın şaşırmıştı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, şoför: "Sizi kıskanıyorum, hanımefendi" dedi. Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan, neden diye sordu. Şoför: "Çünkü her sabah sizin arkanızdan genç bir deniz subayı otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor. Siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor," dedi. Hayat sevgiyle dönüyor ama biz farkında değiliz.