Yüzü şişmiş vaziyetteyaşlı bir insan geldi muayenehaneme. Gözleri hep beni süzüyordu. Muayenebitince ben reçete yazmak için yan odama geçtim, o da arkamdan geldi.
-“Doktor bey, bana bir daha bakar mısın, yüzüme lütfen bir daha bakar mısın?”dedi.
Ben zannettim ki, dişimi bir daha muayene eder misin demek istiyor.
-“Amcacığım, baktım, muayene ettim, şimdi ilaç yazacağım” dedim.
-“Yok yavrum, muayene et demek istemedim, benim yüzüme, simâma iyice bir dahabak. Ben de sana zaten epeydir bakıyorum. Ben, sanki seni bir yerlerdentanıyorum, evet bana insanlığı hatırlatan sözlerin sahibi o ufacık çocuksensin. Meleğim benim, nasıl unutabilirim seni, hatırladın mı beni” dedi.
Pek şaşırmamıştım bu sözlere, çünkü gelen binlerce hastadan bazıları, nadir deolsa, beş on kuruşu vermemek için öyle çok hikayeler uydururlar ki, “işteonlardan biri daha” dedim içimden. Halbu ki, ben muayene etmek vebilgilendirmekten şu yaşıma geldim kimseden beş kuruş almamıştım. O, devametti;
-“Hatırladın mı canım, benim güzel yavrum? Kar yağmıştı Yeşilhisar’a, öyleyağmıştı ki, sen yürürken beline kadar gömülüyordun. Havdıra dağı, Topalömer’indağı Hele Erciyes daha bir heybetli görünüyordu. O gün ayrıca fırtına çıkmıştıbirkaç saatlik. Karları alıp bir yerlerden başka bir yerlere üfürüyordu. Ve okarda senin ayakkabıların yoktu, okula öyle gelip gidiyordun. Sınıfımda 6öğrencim vardı ayakkabısı olmayan. Sonra onların 5’i ayakkabıya kavuşmuş,ayakkabısız bir sen kalmıştın Kerim’im, canım.”
Ben bir anda şaşkına dönmüştüm. 45 yıl aradan sonra bazan hatırlayıp kendisinedua ettiğim Kuddusi öğretmenim karşımdaydı. Aklımın ucundan geçmezdi onu böylekarşımda bulacağım. Her hatırlayışımda, “acaba nerede, belki de çoktan ölmüştürkim bilir” diye düşünürdüm. Hiç unutabilir miyim böylesi merhamet ve şefkatabidesi güzel öğretmenimi?
O’nu da lüzûmsuz hikâyeler uyduran bazıları ile karıştırmam beni çok üzdü.Neden hep kötüye yorumluyordum, neden her gelene “bu da onlardan biridirmutlaka” mantığı ile bakıyordum. Beni böyle düşünmeye iten sebepler gözümünönünden geçti. Ben de çok iyi niyetliydim, bu iyi niyetimin faturasını çokpahalıya ödemiştim. Çok aldanmış, hatta bazen “Ya Rabbi, Adem'den (as) bu güneyarattığın insanlar içinde iyiler neden az ey güzel Allah’ım” diye Rabbimledertleşiyordum. Kuddusi öğretmenime de ilk etapta öyle bakmam normaldi.
O anlatmaya devam ederken dayanamayıp, “canım öğretmenim sizsiniz haa” deyip,bekleme salonunda bekleyenlerin önünde, gözlerimden yaşlar akarak, 5-6yaşlarındaki bir çocuk gibi öyle sarıldım ki, bırakmak istemiyordum. O beni,ben onu sanki hiç bırakmamak üzere kucaklamış, öyle sıkı sarmıştık ki, biribirimizden ayrılmak istemiyorduk.
Sonra benim odama geçtik. Bekleyen hastalarımdan yarım saat müsaade istedim,onlarda gördükleri tablo karşısında seve seve kabullendiler Allah (c.c.) razıolsun.
O karlı, fırtınalı günü benim gibi hiç unutmamış ve O, en ince teferruatınakadar hatırlıyormuş meğer. Benim hatırımda kalan sadece o soğuk gündeöğretmenimin bana bir ayakkabı alarak beni sevindirmesi idi. O zor günü yenidenanlattı.
-“Sınıfa girdim. Yine her zamanki gibi selamlaştık. Bizim meslekte oturmak yokbilirsin, hakkını vermelisin aldığın paranın. Dersi ayakta anlattım, gözüm hepsendeydi, beni dinledin. Mâsum bir vaziyetin vardı. Dersi tekrar anlatman içinseni tahtaya kaldırdım. Bu sefer her zamankinden farklıydın. “Kalkmakistemiyorum” dedin. Buna inanamadım küçüğüm! Sinirlendim, tekrar söyledimadını, “Tahtaya kalk!” Gözlerin doldu ama kalkmadın. Ne acı ki, gururumayenildim. Her şeyi anladığımı zanneden bir öğretmen bilirdim kendimi. Yokluktanüşüyen onurunu anlayamadım, hissedemedim. Kalktın, evet kalktın; gözlerindendüşen damlalarla yanıma geldin, gözlerime baktın. Israr etmesemkonuşmayacaktın, biliyorum. Usulca yaklaştın, kulağıma fısıldadın. Hâlâkulaklarımda o sözün: “Öğretmenim! Ayakkabım yok, tırnaklarım taşlaraçarpmaktan kanlar içinde, üstelik ayağımda çok kirli, görüyorsunuz. Buvaziyetimi arkadaşlarımın görmesinden utanıyorum, o yüzden kalkmak istemedim…”

Bilir misin kurşun insanı bir sefer öldürür, ben o anbinlerce kez öldüm.
Bütün arkadaşların baktı sana, sen o kadar onurluyken. Herkes gördü seninkanayan çıplak ayaklarını.
Kaynayan bir aşın varsa evde, 3-5 kuruş paran da varsa cebinde, kralı oluyorsundünyanın. Gözlerine perde iniyor ansızın, gözlerin ya görmüyor fakirin halini,ya da görmek istemiyor insanlıktan bi haber yüreğin.(Devam edecek. Paylaşım:Salih Özsağır. Kaynak Dt.Abdülkerim Karaağaç)