Sizce de dünyaya çok bağlı yaşamıyor muyuz.
Her gün Yalan Dünyanın tatlı telaşında değilmiyiz.
Bazen Hüzünlü bazen tatlı bazen acı gerçeklerle yüzleşmiyormuyuz.
Doğarken bize verilen zamandan kullanmaya başlıyoruz her nefeste.
Ölüm çocuk ve gençken ne kadar uzak gelir insana.
Sanki o yıllar asırlar kadar uzakmış gibi bir hisle ölümle ilgili duyguları kovarız beynimizden.
Sanki ölüme yaklaşmak olduğunu düşünemez gibi çocukken büyümek isteriz hemen, çabucacık.
Gün içerisinde hangimizin aklına bir kez olsun ölüm denen gerçek geliyor, hiç ölmeyecek gibi kırabiliyoruz birbirimizi ya da yarını yokmuş gibi yalan söylüyor ve bu yalan hayatın koşuşturmasında her şey bir yana ölümü unutuyoruz.
Yarına uyanacak olanlar uyandıklarında birçok kişinin uyanmadığını, nefes alırken bile insanların son nefeslerini verdiğini düşünmeyecekler.
Çok basit yaşamıyor muyuz, yani ölümün bile tek bir nefes kadar kolay olması korkutmuyor mu sizi. Yok yok harbiden çok kolay yaşıyoruz ve çok kolay kaybedebiliyoruz insanları.
Kalp kırmak çok kolay, insanları sırtından vurmak çok kolay, kısacası zor diye bir şey yok her şey kolay ama nedense insan olmak ve insana değer vermekte zorlanıyoruz.
Büyüyünce hayatımız çok daha renkli ve kendi kontrolümüzde olacak sanarız veya bizi öyle kandırır büyüklerimiz.
Ne yapmak istesek " sen küçüksün, büyüyünce derler, ne almak istesek sen büyüyünce." Derler. Kısaca bizi büyüyünceye kadar oyalar, kandırılarlar.
Şimdi aklına daha çok ölüm denen o iki heceli insanı derin karanlıklara sürükleyen kelime ve altında binlerce acı barındıran ayrılık ve hiçlik, hiç olma durumu gelir.
Ölüm kelimesinin yüzü soğuktur ve insanın tüylerini çalı dikeni gibi yapar, ölümü ensende hissettiğin anlarda bunu anlarsın.
Bazen çok büyük bir tehlikeyi anlarla hatta saliselerle atlattığın zaman o ölümün soğuk nefesini ensende hissedersin. Şanslı olduğunu düşünürsün yaşadığın için.
Bazen başının üstünden teğet geçen bir kurşundur ölümden dönmek, bazen soğuk bir yoğun bakım ünitesinden yüzü açık çıkmaktır, bazen metrelerce okyanusta ceviz kabuğu gibi sallanan bir deniz aracından karaya çıkmaktır, bazen bundan insan canlı nasıl çıkar denilen bir taşıttan kazadan burnu bile kanamadan kurtulmaktır.
Bu durumlarda insan kendi canı için endişelenir, birde geride kalanlar için üzüntü duyar.
Ölümü biraz daha yakında hisseder.
Zamansız, sırasız, ölümler insanı daha çok yıkar.
Bu vesile ile yeni kayıp ettiğim Teyzem’i rahmetle anar, bu dünyadan ahirete intikal etmiş tüm Müslümanlarada Allahtan rahmet diliyorum.