OKUMADAN YAZILMAMALI ÇÜNKÜ ZİHİNSEL PLATFORMUN KAYNAĞI OKUMAKTIR
DÜŞÜNME İNSAN HAYATININ EN KIYMETLİ SERMAYESİ
SORU: Metin Bey merhaba. Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
CEVAP: Olabildiği kadar ‘kuru biyografiye’ karşıyım. Kuru biyografi tarzının modası çoktan geçti. Stefan Zweig, “Üç Büyük Usta” ismini verdiği eseriyle, genelde Batı Edebiyatında, özeldeyse Türk Edebiyatında, kuru biyografi tarzını bitirmiş oldu. ‘Şurada doğmanın, şu yılda yaşamanın’ pek de anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Anlamlı olan şeyin ‘yaşamayı fikir, fikri yaşamak’ bilmek olduğunu biliyor, düşünmeyi kutsuyorum. Bana göre, muteber insan; akla en yakın olandır. Bu girişten sonra kısaca kendimden bahsedecek olursam, düşünmeye başladığımda 12 yaşlarındaydım. O yıllarda ‘düşünmeyi düşünen’ düşünme cesareti içerisinde tefekkürün insan hayatında en kıymetli sermaye olduğunu idrak etme dönemimdi. Necip Fazıl’la başladı her şeyim. Okumam, düşünmem, düşünmeyi düşünmem. Her şeyim… Daha sonra Cemil Meriç… Böyle Ali Bey…
YAZMAK, İNSAN BİLİNÇALTININ DIŞA VURUMU, BİR TÜR ZİHİNSEL BOŞALIM SÜRECİ
SORU: Peki yazma sürecinizden bahseder misiniz?
CEVAP: Elbette, yazma süreci oldukça kişisel ve her yazarın farklı bir yaklaşımı olabilir, ancak genel olarak izlenen bazı adımlar ve stratejiler vardır. Yazma süreci, yaratıcılığınızı ifade etmenin ve kendinizi geliştirmenin harika bir yoludur. Yazmak, insan bilinçaltının dışa vurumu, bir tür zihinsel boşalım süreci… Böyle görüyorum.
Kendi dünyama dönecek olursam, bana göre yazmak; okumadan sonra gelmesi gereken öznelliğin şekillendirdiği nesnel bir süreçtir. Okumadan yazılmamalı. Çünkü zihinsel platformun kaynağı okumaktır. Daha sonra yazmak. Bu sebepten yazma sürecimin her anında ‘okumak’ vardır.
Kendime şöyle demiştim; “Bir gün yazmaya başlarsan, ilk eserin Necip Fazıl hakkında olacak.” Böyle de oldu. İlk eserimiz Sertan Yayınlarından yayımlanan “Medeniyetimizin Büyük Dehası Necip Fazıl Kısakürek” isimli kitap olmuştu. Daha sonra çeşitli dergilerde, yerel, ulusal ve uluslar arası edebi türlerde birçok kez yazılarım yayınlanmıştır. Her yazım, bir tohum gibiydi. İçinde ağaçları saklayan tohumlar… İlmek ilmek “Düşünce Fatihlerinden” öğrendiklerim, bilgileri sentezleyişim ve yeni terkipleri keşfedişim… Akıl, plastike bir varlıktır. Alttan ısıyı verdikçe enine ve boyuna doğru genişleyen bir plastik… Bu derinliğine büyüyüşün kaynağı OKUMAK, boyutu büyülten ise YAZMAK sürecidir. Bu açıdan yazmak, zihin geliştiren bir süreçtir. Yazma eylemine böyle bakıyorum.
YAZMAK, SONSUZLUĞA BIRAKILAN EN ÖZEL HEDİYE
SORU: Güncel planda yazmaya devam ediyor musunuz?
CEVAP: Tabii ki. Çünkü okumaya devam ediyorum. Okudukça yazacağız. Yazdıkça okuyacağız. Güncel planda iki kitabımız yayımlandı. “Çocuk Gelişimi” perspektifinde “Çocuk Yetiştirmede Sorunlar ve Çözümler” kitabımızla, Şair Lütfi Bilir’in şiirlerini tahlil ettiğim eser; “Lütfi Bilir Şiirlerine Genel Bakış” bu aralar yayımlandı. 2025 Ocak ayı itibariyle yeni eserlerimiz yayımlanacaktır. Dediğim gibi, yazmak; sonsuzluğa bırakılan en özel hediyedir. Öznel planda da biyolojik dünyamızın ilacıdır.
SORU: Bir kitap yazma süreci sizin için nasıl işliyor?
CEVAP: Harika bir soru!.. Adım adım çalışma sürecimden bahsedeyim. Bir kitap yazma süreci; “Fikir Bulma ve Beyin Fırtınası” dediğim ilk aşamayla başlar. Daha sonra eserin ilham kaynakları oluşur. Yazarlar ilhamlarını çevrelerindeki dünyadan, kişisel deneyimlerinden, haberlerden, doğadan veya başka eserlerden alabilirler. Beyin fırtınası aşamasında fikirler not alınarak ve farklı açılardan düşünerek, ana fikir ve temalar belirlenir. İkinci aşaması ise; Araştırma aşamasıdır. Bu süreçte konu hakkında detaylı araştırma yapılır. Bu, özellikle tarihi ya da bilimsel konular için önemlidir. Daha sonra yazma eylemi başlar. Noktalar, çizgileri, çizgiler kelimeleri, kelimeler cümleleri şekillendirir.
YAZMA SÜRECİNDE TIKANIKLIKLAR YAŞANABİLİR, PES ETMEMEK BAŞARININ ANAHTARIDIR
SORU: Yazma konusunda en iyi öğrendiğiniz ders nedir?
CEVAP: Yazma konusunda en iyi öğrendiğim ders, sabır ve sebatın başarının anahtarı olduğudur. Bir kitabı veya makaleyi yazmak zaman alabilir ve sabır gerektirir. Acele etmeden, her aşamayı sindirerek ilerlemek önemlidir. Yazma sürecinde tıkanıklıklar ve zorluklar yaşanabilir. Bu anlarda pes etmemek ve devam etmek başarının anahtarıdır. İkincisi ise; “Revizyonun Önemi”dir. İlk taslak her zaman mükemmel değildir: İlk taslak genellikle kusurlu olabilir. Revizyon ve düzenleme süreci, yazıyı geliştirmek için kritik öneme sahiptir. Bu açıdan bu derslerle birlikte yine çok önemsediğim, “İçsel Eleştirmeni Susturmak” aşamasıdır ki, burada edindiğiniz bilgilerin sonucunda, içsel eleştirmeninizle başa çıkmayı öğrenip, kendinize karşı fazla sert olmamayı ve yaratıcılığınızı serbest bırakmayı öğrenirsiniz.
KAHRAMANMARAŞ’IN EDEBİ MİRASI, TÜRK EDEBİYATININ GELİŞİMİNE KATKIDA BULUNMUŞTUR
SORU: Biraz da Kahramanmaraş’a gelecek olsak. Şehrimizdeki edebi faaliyetlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
CEVAP: Kahramanmaraş, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Bölümü'nde, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin kesiştiği noktada yer alan bir şehirdir ve tarihî ve kültürel zenginlikleriyle bilinir. Edebiyat açısından da önemli bir yere sahiptir. Kahramanmaraş'ta yaşayan veya burada doğmuş birçok yazar, şair ve düşünür olmuştur. Özellikle Kahramanmaraş'ın edebi mirası, Türk edebiyatının gelişimine katkıda bulunmuş ve çeşitli dönemlerde önemli eserler üretilmiştir. Bu şehir, Türk Halk Hikâyeleri ve Anılarının bir merkezi olarak da bilinir.
Son zamanlarda Büyükşehir Belediyemiz başta olmak üzere, Onikişubat Belediyemiz ve diğer kurumlarımız, şehrimizin bu kültürel derinliğine katkı sunmaya devam etmekteler. Başta Fırat Görgel Başkanımız olmakla birlikte, Büyükşehir Belediyemizin Kültür Daire Başkanlığı ciddi faaliyetler yürütmektedir. Duran Doğan Başkanımız, şehir tarihinde görülmemiş büyüklükte işler yapıyor. Adeta karınca gibi çalışıyor. Bireysel çalışmaları destekleyip, kültür ve yazın insanlarını ‘uluslararası bir boyut’ içerisinde görmek ve bu hedefe yükseltmek istiyor.
MESDER BİR YILKI ATI GİBİ, BEYAZ BİR KISRAK GİBİ; EDEBİ FAALİYETLER, OKUMA GÜNLERİ VE ANALİZ PROGRAMLARI İLE DİKKAT ÇEKİYOR.
SORU: Birazda Mesder’den bahsedecek olsak. Mesder’in kurucu üyesisiniz. Duygularınızı alabilir miyim?
CEVAP: Mesder… Rahmetli Hacı Ali Özturan’ın beni arayıp “Metin Bey, büyük bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor…” cümleleriyle başlamıştı. Sonra sizlerin Mali müşavirlik iş ofisinizde, bendenizin de bulunduğu, Hacı Ali Özturan’ın Yalçın Yücel’in ve sizin fikirlerinizle şekillenen bir oluşum olarak kurulmuştu. Güzel günlerdi. İsim, logo, kuruluş aşamaları… Daha sonra pandemi günleri… Mesder uzun bir zaman zorunlu sükût etmek durumunda kaldı. Sonrasında Hacı Ali Özturan’ın vefatıyla başlayan yeni süreç.
Sırasıyla; Yalçın Yücel, Ramazan Avcı, Lütfi Bilir ve siz Ali Avgın olmak üzere beş farklı Başkan elinde şekillenen bir süreç… Her bir sürecin kendi içinde ayrı bir gerçekliğinin olduğunu bilmek gerekir.
Güncel planda şu anı ele alacak olursak, sizlerin sayesinde MESDER koşuyor. Yılkı bir at gibi. Beyaz bir kısrak gibi… Edebi faaliyetler, okuma günleri, analiz programları ile dikkat çekiyor, “Nerede Edebiyat” “Orada MESDER.” “Nerede Faaliyet” “Orada Ali Avgın”
Sözlerimi burada sonlandırırken bu güzel söyleşi için sizlere teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim Metin Bey.