Pire, Siphonaptera takımını oluşturan kanatsız, küçük ve kan emici 1600 dolayında böcek türüne deniliyormuş. Pire deyip geçmemek lazım, özel vücut yapıları sayesinde hemen her iklim kuşağında yaşayabilmektedir. Orta çağ Avrupa’sında veba hastalığının yayılmasına sebep olan da pireler imiş. Boyları 1,5 -3,3 mm arasında değişiyor. Ancak siz bakmayın boylarının bu kadar küçük oluşuna. Oldukça yükseğe ve hızlı sıçrayabiliyorlar. Bu küçük canlılar o kadar hızlılar ki, (özel yaratılmış ayakları sayesinde) uzay roketinden bile 40 kat daha hızlı sıçrayabiliyormuş. Hızlı sıçradıkları gibi yükseğe de sıçrıyorlar. Boylarına nazaran da oldukça yükseğe, yani kendi boyunun 200 – 300 katı, sıçrayabiliyor. Eğer biz onlar gibi sıçrayabilseydik muhtemelen bütün binaları hatta kuleleri atlayarak çok kolay geçerdik. Diyeceksiniz ki, şimdi bu pire yazısı nereden çıktı. Anlatayım! Köyde komşumuz Elif teyzenin birkaç keçisi var. Tabi doğal olarak keçilerinin de piresi var. Pireler bana musallat olunca ister istemez bu konuya değinmek zorunda kaldım. Çünkü hayvanların özellikleri insanlarda toplanmıştır. Bu özellikler her insanda farklı tezahür eder. Yukarıda bu konuya değinmedim ama aslında pireler asalak hayvanlardır. Yani başkalarından geçinen ve başkalarının kanını emen canlılar. Yaşamı başkalarına bağlı olan, başkalarının sırtından geçinen canlılardan… Bu küçük canlılar çok güçlü hayvanlardır. Kolay kolay ölmezler ve olumsuzluklarda çabuk ve hızlı kaybolurlar. Çok yükseğe sıçrama özellikleri nedeniyle; hem, hemen kaybolur, hem de hemen hemen her yere ulaşabilirler. O kadar yükseğe sıçradıkları için bizim balkona kadar çıkmışlar ve beni bulmuşlar. Pireler asalak oldukları için görevleri başkalarından geçinmektir. Bu nedenle tüm gücünü ve yaşamını kanını emdiği canlılardan alır. Kanını emdiği canlılar olmasa onlar bir hiçtir. Sadece hayvanlardan beslenmiyor tabi. Önüne gelen birçok hayvandan beslendiği gibi insanlardan da besleniyor. Hayvanlarda kanını emeceğini seçiyor mu, bilmiyorum ama insanlarda seçtiği kesin. Çünkü kimin kanını emeceğini çok iyi biliyor. Bazılarına dokunmaz iken bazılarından vaz geçmiyor. Ya da bazı sömürdüğü insanlar onun farkına varamıyor. Yani onları hissettirmeden sömürüyor. Tıpkı insanlar gibi. Her şeyin asalağı olduğu gibi tüm hayvani ve insani özellikleri kendisinde barındıran insanlarında asalağı bulunur. Bazı asalak insanlar bazılarını sömürür. Bazıları sömürüldüğünün farkına bile varmaz iken, bazıları hemen farkında olur. Gereken tepkiyi gösterir. Bazıları ise farkında olamadığı için yıllarca hatta ömür boyu sömürülmekten kurtulamaz. İşte çalışıp kazanmak yerine başkalarının sırtından geçinmeyi yeğleyen ve başkalarından beslenen bu insanlarda sömürecek adaylar arar; daldan dala, gruptan gruba sıçrar durur. İşte! Pireler de böyle başka canlılardan geçinen, oradan oraya atlayan türdendir. Pireler özellikle de davarlardan beslendiği için davarların sayısı arttıkça pirelerin de, yani asalakların da, sayısı artıyor. Unutmayın:
Davarı çok olan yerin asalağı da çok olur. Asalaklara dikkat etmek gerekiyor. Hem hayvani, hem insani olanına… Değerli okuyucularım; ülkemizi ve milletimizi daha iyi tanımak adına seyahate çıkıyorum. Oradaki güzellikleri insanları ve gözlemlerimi
‘Gezi Notları’ adıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazılarımı yoğunluk nedeniyle yetiştiremez isem şimdiden özür diliyorum. Saygılar…