Bugün huzur ve saadet arayanlar sadece bu insanlar değildir. Hemen herkes bu dertten bir iz taşımakta. Öyle ise biz öncelikle kendi nefsimize bir şeyler söylemeye çalışalım. Neden yer yer ruhî sıkıntılara giriyor, sabırsızlanıyor ve bir şeyler yapamamanın ıstırabıyla ruhumuzu kıvrandırıyoruz. Beden sıhhatimizden, mali durumumuza, toplumdaki itibarımızdan dünyevî zevklerimize kadar her şeyi kendimize dert ediniyor ve bunları çözemeyince de üzülüyor, rahatsız oluyoruz... Dünyanın üstünde gezeceğimize altına giriyor, bize hizmet etmesi gereken eşyaya biz hizmetçi oluyoruz. Bu ise ruhumuzu hayli yoruyor ve takatten düşürüyor. Bütün bu olup bitenlere karşı sabırla karşı koymayı da başaramıyoruz. Zira, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin o güzel teşhisiyle, "biz sabır kuvvetimizi maziye ve müstâkbele dağıtıyoruz; hâle karşı sabrımızda güç kalmıyor" ve sonunda sıkıntıya, ümitsizliğe düşüyoruz. İnsanoğlu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmiştir İmtihanın bir gereği olarak, dünya hayatında çeşitli sıkıntı ve zorluklarla karşılaşmamız aslında tabiî bir hadisedir Yüce Rabbimiz bu gerçeği bize… “Muhakkak biz insanı, meşakkat, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik” buyurmak suretiyle ifade etmiştir. Konu ile ilgili diğer bir ayet-i kerime de “Şu muhakkak ki, gerek mallarınızla, gerek canlarınızla imtihana tabi tutulacaksınız”buyrularak imtihanın ve dolayısıyla sabrın zorluğuna işaret edilmiştir. Sabır; insanın geçici sıkıntı ve musibetlere gözünü kapayarak ebedi nimetlere gözünü açması; Ahiret yurdunu düşünerek dünyadan vazgeçmesi demektir. Sabır, müminin dünyada başına gelen derin acılar, gönlünü daraltan sıkıntılar ve ummadığı ölümler karşısındaki yegane sığınağıdır Mü’min sabrederek Allah’a yönelir ve başına gelen derin acıları, gönlünü daraltan sıkıntı ve meşakkatleri, ölümle gelen ayrılıkları, Allah’a teslimiyet ve tevekkül inancıyla uhrevî bir mükafata dönüştürür. Başka insanların ölüm ve musibet anlarında isyan sözleri ve çığlıklarıyla kader inancını tehlikeye attıkları demlerde; hakikî mümin karşılaştığı tüm hadiselerin Allah’tan geldiğinin bilincinde olarak “Biz Allah’a âidiz ve elbette ona döneceğiz” diyerek yaşadığı acı ve sıkıntıların üzerine sabır külü serper Peygamber Efendimiz (sav) bir kabristanın yanından geçerken bir mezarın başında feryâd-ü figan eden yaşlı bir kadına rastlamış ve kendisine sabretmesini ve gerçek sabrın da; bela ve musibetin insanın başına geldiği ilk anda gösterdiği sabır olduğunu ifade etmiştir. Sabır; insanın öfke anında öfkesini yutması; kendisine yapılan kötülüklere karşı iyilikle mukabelede bulunması; şeytanın ve nefsinin kışkırtmaları karşısında günah işlemekten kaçınması; musibet ve sıkıntılar karşısında metanetli olması ve son nefesine kadar Allah’a ibadette daim olması demektir. Mü’min; daima bir sabır insanı olmak zorundadır. Çünkü sabırsızlık insanı isyana ve haddi aşmaya sürükler. Hz Peygamber (sav), ayağımıza batan dikene varıncaya kadar başımıza gelen tüm sıkıntı, hastalık, keder ve yorgunlukların, günahlarımızın bağışlanmasına vesile olacağını bizlere müjdelemiştir. Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır. Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır. Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır Fakat sonucu tatlıdır. Hz Peygamber (sas); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende birçok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.