11 Mayıs 2011 de İstanbul’da imzalanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan ve kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak tanınan bu metin, 8 Mart 2012 de Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş. O gündür bu gündür çok tartışıldı ve hala da tartışılmaya devam ediyor. Birileri bu metnin; din, toplum ve aile yapısını bozan bir şey olduğunu ve Avrupa’nın içimize attığı fitne tohumu olduğunu savunup itiraz etse de yürürlüğe çoktan girdi. Peki, nedir bu İstanbul sözleşmesi? Bize neler getiriyor? Sahiden aile huzurunu bozuyor mu? Yoksa aile içinde var olup da saklanmaya çalışılan şiddeti mi önlemeye çalışıyor?
Şimdi bu antlaşmanın maddeleri ve maksadı nedir bir bakalım.
1 Bu sözleşmenin maksatları şunlardır: *Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak, * Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak, * Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak, * Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak, * Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak. Şimdi Bu maddelerde Türk ve İslam aile yapısını bozan madde hangisi?
2 Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur. Sözleşmenin kapsamı:
Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı : Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.
-Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir. -Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır
Antlaşma taraf devletlerden ne istiyor?
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılması. Şiddet mağdurlarının korunması. Kadınlara yönelik şiddetin bir suç olarak nitelenmesi ve şiddet uygulayan tarafın yargılanması. Tüm bunların kapsamlı ve koordineli bir şekilde ele alınacağı bütüncül politikalar hazırlanması. Bu amaçlar doğrultusunda kullanılacak yeterli ve uygun finansal kaynakların sağlanması olarak sıralanabilir. Şimdi burada ülke ve Türk aile yapısını bozucu nasıl bir madde var. Kadınla erkeğin eşit olması ve eşit tutulması mı? Kesinlikle ben de insanların eşit olmadığına ve bazı kadınların bazı erkeklerden, bazı erkeklerin bazı kadınlardan ve bazı erkeklerin bazı erkeklerden, bazı kadınların ise bazı kadınlardan üstün olduğuna inanıyorum. Eşitlik insanlığa zulümdür buna inanıyorum ve bu konuda size katılıyorum ancak bu eşitlik ilkesi Türk ve Müslüman aile yapısını bozar anlamına gelmez.
Normal zekalı olup da bu maddeleri okuyan herkesin anlayacağı gibi bu antlaşmada açıkça yapılmak istenen şey kadına karşı ve aile içi şiddetin önlenmesidir. Bizdeki bazılarının anlayışı olan, ‘Kocandır sever de döver de. Dişi kuyruk sallamasa erkek peşinden gelmez. Kızım beyaz gelinliğinle gidiyorsun beyaz kefeninle çıkacaksın. Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin…’ ve daha nice bu tür zihniyeti bozuyor ve bu zihniyetlere karşı isyan ediyor. Siz Türk ve İslam aile yapısından söz ederken yukarıdaki sözleri ve buna benzer düşünceleri anlıyorsanız bu antlaşma kesinlikle Türk ve İslam aile yapısına ters. Ancak şunu da unutmayın ki, sizin savunduğunuz bu saçma anlayış da insanlığın anladığı aile ve insanlık anlayışına ters.
Günde onlarca, yılda binlerce kadına karşı işlenen şiddet ve cinayetler varken böylesi saçma bahaneler sunmak ne Türk aile yapısına ne de din anlayışına sığar. Çağ değişti eski yüzlerce yıl öncesi zihniyet ile günümüz zihniyeti aynı değil. Araplardan bize miras çok ve küçük yaşta evlikler, kadının hiçbir hakkının olmaması artık kabul görmüyor. Çağ, Zaman ve Mekan değiştikçe kurallar da değişiyor. Ayrıca insanlar bilgi birikimlerini arttırdıkça insanlığı daha da geliştiriyor.
Sizler Avrupa’dan gelen bu ve buna benzer hükümleri eleştireceğinize, laf ebeliği yapacağınıza, bize ve insanlığa en faydalı hükümler ne ise onu yaşayarak ve uygulayarak gösterin ki, bizler de Avrupa’dan ve Batıdan kurallar almayalım. Hatta onlar, sizin ürettiğiniz ve aile ortamını koruyan kollayan aileyi mutlu ve huzurlu kılan bu maddeleri bizlerden alsınlar. Önce sizler ailedeki bu mutlu ve mesut tabloyu yakalayın ki, sonra başkalarına örnek olasınız. Türk ve İslam dünyasının içler acısı hali ortada iken ve kendi derdimize çare bulamazken, birbirimizle savaş halindeyken başkalarını eleştirmeyelim. Evinizin eşiğini temizlemeden komşuyu eleştirmeyin. Dünyaya örnek bir hayatı, lafta değil yaşam olarak, çizin ki dünya ve Avrupa da sizi takip etsin. Zira ‘Lafla peynir ekmek gemisi yürümüyor’. Saygılar.