Demokrasi sistemlerin işlediği bir yönetimdir. Demokrasilerde şahıslar gelip geçicidir. Fakat Demokrasinin olmadığı ve tam yerleşemediği ülkelerde şahıslar ön plana çıkar. Bizim ülkemizdeki demokrasi eksikliği de şahısları ön plana çıkarmıştır. Bu nedenle kişiler şahıslara bağlanmış veya tam tersi bir durum yaşanmıştır. Demokrasinin içselleştirildiği ülkelerde; şahıslar gelip geçici olarak görülmüş, seçilen kişiler kurtarıcı kahraman değil, vazifeyi hakkıyla eda edip, zamanı geldiğinde de yeni gelecek kişilere, bırakacak kişiler olarak görülmüştür. Lider dışındaki insanların seçilmesinde ve görevlendirmesinde ise sadakat yerine liyakat ön plana çıkartılır. Göreve getirilenlerin şahsi özellikleri, din ve dünya görüşleri ile kişisel fikirleri asla dikkate alınmaz. Demokrasilerdeki oturmuş sistemler, işlerin her zaman sorunsuz bir şekilde yürütülmesini sağlar. Ülke yönetimine kimin geldiği ya da bu yöneticinin liderlik özelliğinin güçlü olup olmadığı önemli değildir. Sistem işlediği için ülke de gelişim devam eder. Ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için seçilenlerin büyük marifetlerinin olması veya liderliklerinin ön plana çıkmasının önemi yoktur. Gelen her yönetici ülkeyi yıllardır var olan ve oturmuş sistemle yönettiği için halkın da tereddüdü olmaz. Bu nedenle seçimlere katılım az olur. Dikkat ederseniz ülkemizde ki seçimlere katılım oranı tüm gelişmiş ülkelerden daha fazladır. Bizim gibi Demokrasi kültürü tam yerleşmemiş ülkelerde ise sistem kişilere bağlıdır. Bu nedenle lider ve liderlik önemlidir. Ülkenin ilerlemesi ve gelişmesi liderin ve ekibinin marifetine tabidir. Başarılı liderler çok beğenilir ve saygıyı hak eder. Ülkenin kalkınması ve ilerlemesi bazıları için liderin varlığına bağlıdır. Bu nedenle bu tip kişilerde lider kaybedildiğinde ülkenin çökeceği batacağı düşüncesi hâkimdir. Bu düşünce nedeniyle lider tam ve koşulsuz desteklenmelidir. Bu durum o kadar kanıksanır ki, hatta bazıları lidere karşı gelmeyi ülke ve çıkarlarına karşı gelmek olarak algılar. Lidere karşı yapılan eleştiri ve yorumlar onu devirme ve karalamaya çalışma olarak görülür. Karşı taraftakiler için ise başarı için kabul gören liderin başarısız olması şarttır. Kendi başarısızlıklarını örtmek için yapılanı desteklemek yerine, liderin yaptıklarını engelleme yoluna gitmektedirler. Bu muhalif grup tüm planlarını karşılarında duran güçlü lideri devirmek üzere planlar. Yapılanları istemeyiz ve karşıyız politikası ile lideri devirmeliyiz anlayışı birleşir. Tüm planları lideri devirmek üzeredir. Ülkemizde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği konusunda aynı durum yaşanmaktadır. Bazıları Erdoğan sız bir ülke düşünemezken, bazıları Erdoğan olmadığında ülkenin güllük gülistanlık olduğunu savunmaktadır. Hatta ne kadar doğru bilmiyorum ama geçen gün bir araştırma şirketinin yaptığı ankete göre Başkanlık sistemini istemeyenlerin yarıdan fazlasının Sayın Erdoğan’ın başkan olmasını istemediği için karşı çıktığını yazıyor. Başkanlık sistemini isteyenlerin belli bir kısmı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkan olması için istiyor. Sistemin doğruluk ve yanlışlığı önemli değil. Önemli olan biri için Erdoğan’ın Başkan olması, diğeri için olmaması… Erdoğan’ın liderliğini önemseyenler var. Bildiğiniz gibi bir muhalefet partisinin sloganı ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ olmuştu. Daha öncelerine gidecek olursak, Sayın Deniz Baykal CHP lideri iken Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ‘Seni Cumhurbaşkanı yaptırmayacağım’.  Daha sonra ise ‘Sen aday olma kim olursa olsun, onu desteklemeye söz veriyorum’ demişti, meclis konuşmasında. ‘Sultan Süleyman’a kalmayan saray, sana da kalmaz’ diyenler Cumhurbaşkanlığı Sarayının yapılmasına karşı çıkıyor. Madem saray devletin ve ona kalmayacak o halde bu karşı çıkış neden? Şuan da ülkemizde Cumhurbaşkanı üzerinden şahıs takıntısı yaşanıyor. Kimi; o olsun da nasıl olursa olsun. Çünkü o hiçbir zaman yanlış ve hata yapmaz, her yaptığını destekliyorum diyor. Kimi ise; o olmasında kim olursa olsun. Kimi Allah ömrümüzden ömür alsın ona versin, kimi ise tez zamanda öbür tarafa gitsin, diyor. Evet, şahıslara takıntılı olmak insanların sağlıklı düşünmesine engel oluyor. Sağlıklı düşünmek ve hareket edebilmek için şahıslara takılmadan olaylara ve düşüncelere yoğunlaşmak gerekiyor. Yoksa hem sağlığınıza, hem de ülkemize zarar verirsiniz. Takıntılı insanların olmadığı bir ülke dileğiyle…