Herbert Read, "Sanatın Anlamı" adlı eserinde şöyle söylüyor: "Genel bir sanat teorisi şu düşünce ile başlamalıdır; insan, duygularının önüne konan şeylerin biçimine, yüzeyine ve kütlesine göre davranır. Eşyanın biçim, yüzey ve kütlesinin belli ölçülere göre düzenlenmesi hoşumuza gider. Böyle bir düzenin eksikliği ise ilgisizlik ve hatta büyük bir sıkıntı ve tiksinti verir. Güzellik duygusu, hoşa giden bağlantılar duygusudur. Çirkinlik duygusu da bunun tersidir."
Güzellik kavramını belirsiz, ya da çok defa aldatıcı belirtiler gösteren ve tarih boyunca durmadan değişen bir olay olarak kabul etmek, doğru bir düşünce tarzı gibi görünmektedir. Sanat bütün bu belirtileri içine almalıdır ve bir sanat öğrencisinin ciddiliği, kendi güzellik duygusu ne olursa olsun, diğer devirlerdeki güzellik anlayışlarını sanat sahasına kabul edebilmesiyle anlaşılır. O kişi için, primitif, klâsik ve gotik aynı derecede ilgi çekicidir ve o, zaman zaman değişen güzellik duygusunun değerlerini kıymetlendirmekten çok, her devrin gerçek ve sahtesini ayırmaya çalışmalıdır.
Güzellik, estetik ilminin ele aldığı bir kavram olarak, çağlara ve düşünürlere göre değişik anlamlar kazansa da, sanat eserlerinde bulunması gereken şeydir. Ancak, sanat eserindeki güzellik, o eseri meydana getiren elemanların veya figürlerin yalnız başına güzelliği demek değildir. Yani, kendi dönemi içinde çok güzel kabul edilen "Venüs"ün tabloda yer alması, o tabloyu güzel yapmaya yetmez. Daha değişik bir ifade ile söylersek; sanatta, "neyin" yapıldığı değil, "nasıl" yapıldığı önemlidir. Sözgelimi savaş, güzel bir olay değildir. Yaşlı, yüzü buruşmuş bir kadının da güzel olduğu söylenemez. Fakat, Picasso'nun " Guernica "sı, Dürer'in " Yaşlı Kadın Portresi " ne kim çirkin diyebilir. O halde buradan çıkan sonuç şudur: Sanatta güzellik, eserin ifadesindeki güzelliktir. Sanatçı, eserine konu olarak çirkini de almış olsa, çirkini güzel bir biçimde ifade edebilmelidir.
Sanattaki biçim elemanının insandaki devamlı karşılığı, güzellik duygusudur. Değişmez olan duyarlıktır. Değişen, insanın algılarını ve zihinsel yönünü soyutlaştırarak kendi kurduğu anlayıştır ki; ifade'yi buna borçluyuz. "İfade"nin "biçim"in tam karşıtı olduğunu söylemek güçtür. İfade, doğrudan doğruya duygu tepkilerini anlatan bir kelimedir, fakat sanatçının biçimini yaratırken başvurduğu düzen, kendi başına bir ifade tarzıdır. Ölçü, denge, ritim, ahenk (armoni) gibi terimlere ayrılabilen biçim, bu saydığımız terimlerin sağladığı hoşa giden bağlantılarla sanat olmaya, güzel olmaya başlar.