‘’Dilin kemiği yoktur’’ denilir.
Bu, konuşan insanın konuşurken çok dikkatli olması gerektiğini ifade eder.
‘’İnsanın başına ne gelirse dilinden gelir’’ ifadesi de bu düşünceyi destekler nitelikte.
İnsan konuşan ve düşündüğünü ifade etmesiyle diğer yaratılanlardan farklı olan bir varlıktır.
Zira yaptığımız her işimizden hesaba çekileceğimiz gibi konuştuklarımızdan da hesaba çekileceğiz. Ömrümüzü hangi gâye uğruna tükettiğimiz, nefesimizi nerede harcadığımız hesaba çekileceğimiz hususların temelini oluşturmaktadır.
Konuşmakla sükut arasında kurulması gereken bir denge vardır.
Nereye kadar konuşmalıyız ve hangi noktadan sonra sükut etmeliyiz.
Neyi nasıl ve ne şekilde konuşmamız gerektiği de işin farklı bir boyutu.
Dilimizi disipline etmenin ehemmiyetini ve neticesi faydadan yoksun her şeyden yüz çevirmemiz gerektiğini; Müminun Suresinde geçen ‘’Onlar mâlâyâni şeylerden yüz çevirirler’’ ayeti kerimesinden anlıyoruz.
Öyle ulu orta konuşmak, ya da konuşurken hassas davranmamak müslüman tavrı değildir. Faydadan yoksun ne varsa ondan yüz çevirmek bir müslüman tavrıdır.
Söz ağızdan bir defa çıkar.
Ağızdan çıkan sözün nereye varacağını ve ne gibi neticeler doğuracağını o sözü söylemeden düşünmek gerekir.
Eğer söz düşünmeden ve neticesi hesap edilmeden ifade edilmişse çoğu zaman sahibini zor duruma düşürmektedir.
Sükut, çok defa sahibini yanlış anlaşılmalardan veya istemediği şeyleri işitmekten kurtarır.
Ve dilin belasından emin kılar.
Büyüklerimizin şu sözü her birimizin konuşmaktaki ölçüsü olmalıdır; ‘’Söyler isen doğru söyle sözünden ibret alsınlar, söylemezsen sükut eyle seni bir adam sansınlar.’’
Bir yönü ile sükut insanın cehaletini de örter.
Ehli hâlin sürekli üzerinde durduğu ‘’Az ye, az konuş ve az uyu’’ prensipleri de insanın kemâle ermesindeki en önemli hususlardandır.
Bunlardan az konuşmak ağızından çıkan her kelimenin bir gün hesabını verme hassasiyetinden ileri gelmektedir.
Zira ‘’Müslümanın bakşı ibret, sözü hikmet sükutu tefekkürdür’’ İşte mümin bu üç ana sütun üzerine hayatını kurması lazım.
Söz sadır olacaksa, muhtevası hikmet olmalı ve o söz, muhatabında ilahi hatırlatmalar meydana getirmelidir. Müslümanın konuşması hep bir hikmete bağlı olmalı.
Sükut da aslında bir konuşmadır.
Hele sükut tefekkür ile taçlanmış ise.
Allah dostları da kâlden ziyade hâl’i tercih etmişlerdir.
Konuşmayı kalben yapmak, iç konuşmayı da sürekli zikirle donatmak en doğru olanı.
Kalın Sağlıcakla…