Bugün, Suriye’de egemen güç olma yarışına devam eden BatılıDevletler ve A.B.D’nin siyasi çekişmelerinin geçmişi üzerinde durmak istiyorum.Türklerin neredeyse bin yıldır yönettiği Irak ve Suriye toprakları bir yıl gibikısa bir sürede yitirilmişti. Bu şüphesiz son derece üzüntü verici birgelişmeydi ve Mondros’un ardından Doğu ve Güney Anadolu’dan başlanarak bütünAnadolu’nun da yitirilebileceğini gösteriyordu. Nitekim İngiliz ve FransızlarMusul’dan Adana’ya kadar geniş bir bölgeyi Mondros’tan sonra da adım adım işgaletmeye devam ettiler. Ancak Kurtuluş Savaşı’yla Mondros’tan sonra yitirilenbütün topraklar (Hatay, Musul ve Kerkük dışında) tekrar kazanıldı. Hatay1939’da tekrar geri alındı. Musul ve Kerkük ise maalesef kurtarılamadı.

 Arapların Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşadıkları,emperyalistlere asla güvenilmeyeceğinin acı ve trajikomik örnekleriyle doludur.Suriye, İngilizler tarafından ele geçirilmişti. Aslında Sykes-Picot Antlaşması’nagöre İtilaf Devletleri’nin planında Filistin’in düşüşünden sonra Fransızaskerlerinin gelip Suriye’yi işgal etmesi yer alıyordu. Ancak, Suriyecephesinde Osmanlı ordusu öyle bir bozguna uğramıştı ki, İngilizlerkendilerinin de beklemediği bir hızla kuzeye Halep’e kadar ilerleyebilmişti.Ancak bu hızlı ilerleyişte İngiliz-Fransız rekabetinin de önemli bir payıvardı.

 Sykes-Picot’ya göre Fransa’nın hâkimiyet alanı sayılanSuriye ve Lübnan, Fransızlar değil İngilizler tarafından ele geçirilmişti. Pekçok İngiliz komutan, kendilerinin aldığı bu bölgelerin Fransızlarabırakıl-masını kabullenemiyordu. Allenby bu nedenle, Osmanlı ordusunun zatenboşaltmış olduğu Şam’a İngiliz kuvvetlerinden önce Faysal komutasındaki Arapkabilelerinin girmesini sağladı. Böylece Şam İngilizler tarafından değil,Araplar tarafından kurtarılmış sayılacak ve Fransızlara teslim edilmeyecekti.

Şam’a giren Faysal, kendisini Suriye Kralı olarak ilan etti veFilistin’den Halep’e kadar olan bölgeyi kendi krallığının sınırları olarakbelirledi. Faysal’ın hayalinde daha doğuya doğru gidip Irak’ı da krallığınakatmak ve eski Emevi-Abbasi uygarlığını yeniden kurmak yer alıyordu. Ancakemperyalistlerin gölgesi altında, İngiliz desteğiyle bu bölgelerde ayaklanmışArapların bağımsız bir ülke kurmaları elbette hayalden öte bir şey değildi.Faysal’a krallık kurmasına izin verilmesi tamamen İngiliz-Fransız rekabetininbir ürünüydü ve İngilizler Suriye’deki Arap varlığını Sykes-Picot Antlaşması’nıtadil etmek için bir koz olarak kullanmak istiyordu. Faysal’ın Suriye’dekikrallığı 1919’da Paris’te düzenlenen ve Ortadoğu’nun geleceğinin görüşüldüğükonferansta fiilen sona erdi.

Fransızlar Suriye ve Lübnan’dan vazgeçmemiş, Sykes-Picot’dakendilerine ait olan Musul bölgesini İngilizlere bırakmayı kabullenerekİngilizlerle anlaşmışlardı. Faysal, o güne kadar Arap bağımsızlığının yanındaolduğunu söyleyen Lawrence’ın bile desteğini alamadığını acı bir şekilde gördü.İngilizlerin Faysal’a olan desteği Fransızlarla anlaşana kadar sürmüştü!1919yılından itibaren İngiliz kuvvetleri Suriye’yi boşalttı. 24-26 Nisan 1920’deSan Remo’da yapılan konferansta ise Suriye, Filistin ve Lübnan mandaları kabuledildi. Böylece Faysal’ın bağımsız krallığı resmen sona eriyor ve Suriye,Lübnan ve Filistin’den ayrılarak bir Fransız mandasına dönüşüyordu. SuriyeliAraplar ve Faysal bu kararı kabul et-medi. İngiltere’nin de arabuluculukçabaları sonuç vermedi.

 

Temmuz 1920’de Fransızlar Faysal’a son kez Suriye’yi Fransızidaresine bırakma çağrısında bulundular. Ancak Faysal bunu kabul etmedi.Suriyeli Arap milliyetçilerinden kurduğu bir orduyla Fransa’ya direnmeyeçalıştı. 24 Temmuz1920’de Meyselun Savaşı’nda Faysal kuvvetleri Fransızlarakarşı büyük bir yenilgiye uğradı. Faysal Şam’ı terk etmek zorunda kaldı veSuriye’de Fransız mandası faaliyete geçti. Suriye’deki Fransız mandası hiçbirzaman Suriye üzerinde tam egemenlik kuramadı. Ancak Arap milliyetçiliği henüzFransızlara karşı direnecek güçte de değildi. Bu nedenle Fransa’yı ülkedenkovacak bir direniş bir türlü örgütlenemedi.

 İlginçtir, emperyalist Batı tarihçilerinin o çok övdüğü veçok güçlü gösterdiği sözde Arap milliyetçiliği Hicaz’dan Suriye’ye,Filistin’den Irak’a Türklere karşı direnebilmiş, ancak Fransız ve İngilizleriyıllarca ülkelerinden kovamamıştır! Suriye’nin Fransız mandasından kurtulmasıİkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşebilmiştir.

 İkinci Dünya Savaşı’nın mutlak galibi sayılabilecek ABD’nindünyada BM önderliğinde kurmak istediği yeni düzenin bir ürünü olarak pek çokdiğer İngiliz ve Fransız mandası ve sömürgesi gibi Suriye de bağımsızlığınıkazanabilmiştir. Fransız askerleri Suriye’den 1946’da çekilmiş ve Suriyebağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak bu sefer de ülkede ABD bağımlısı hükümetlerkurulmuş, 1970’de ki Hafız Esad darbesine kadar zaman zaman ABD’ye bağımlıhükümetler kurulmuştur. Bu darbe girişiminden yıllar sonra 11 Eylül saldırılarısonrası Suriye bu kez ABD’nin baskısı altına girmiştir.

 Bu siyasi müdahalelere yakın tarihte İran ve Rusya da dâhiloldu. Türkiye’nin de taraf olduğu Suriye politikasının analizini önümüzdekihaftaki yazımda ele alacağım.