Susmak, konuşmaktır.
Susmak, derin bir sükût, uzun bir sükûttur.
Zihnimizdebağırışlar çağırışlar, feryat figândır; orman yeri gibi her yer yangındır. Amaçaresiz kalır, her şeyi söyleyemezsiniz, susarsınız bazen. Sükût da birkonuşmaktır. Sessizce, kelimesiz, hecesiz, harfsiz konuşmaktır. Sükût, kar gibibeyaz, örter düşüncelerin üzerini. Alttan alta filizlenir, demlenir fikirler,düşünceler. Tohum gibi yeşermeye, boy vermeye yüz tutar.
Hatta kendi kendine sorar bazen insan:
“Çok mu konuştum? Haddimi mi aştım? Karşımdakini rahatsızmı ettim?” diye düşünür bile.
Konuşmanın bir ucu, susmakla başlar. Susan, kazanırbazen. Eskilerin tabiriyle: “Söz gümüşse, sükût altındır.” Oysa sözü altınolanın, sükûtu intihardır. Yerinde söz, yerinde sükût…
Sükût, az ya da çok hepimizin hayatını kuşatır.
Sükût, hayatı kuşatan bir çığ olur bazen. Sessiz duranbir kar yığınının hemen ardından, tepeleri kaplamış, her yeri kuşatmış obembeyaz manzara arkasında, derin bir sükûtun ardından adeta bir çığ düşer, birçığlık kopar bazen.
Susmak da bir konuşmak olur.
Vahyin muhatabı olur.
Siz sustuğunuzda mesajın yerine ulaşmadığını zannetmeyinsakın.
Susmak da bir konuşmaktır.
Hatta en tesirli bir konuşmaktır.
Kelimeler bazen anlaşmamızı zorlaştırıyor.
Cümleler hepten öyle.
Sükûtumuz, adam gibi bir sükûtsa, temeli vahye dayalıolan bir sükûtsa, ahlâkın en temizi, en yücesi ile kaplı bembeyaz bir iklimdengeçen, içerisinde zerrece toz toprak olmayan, bırakın siyahı, griden beyazavarmayan her renge kadar, ne varsa hiç ama hiç olmayan tertemiz bir düşüncenin,ahlâkın, kalbî ve ruhî bir çırpınışın ifadesiyse eğer, böyle oluyor…
Kelimelere ihtiyaç kalmıyor.
Kelimelerin anlatamadığını, cümlelerin ifade edemediğinisükût anlatıyor.
Sükût konuşuyor. Susmak, konuşmak oluyor.
Bırakın o zaman, kelimelerin yerine haliniz konuşsunbazen.
Ama burada da bir incelik var. Susmaya, su-i zanna sebepolacak halleri de yüklememek gerek.
Orda da kişinin fikren ve niyeten epey bir arınmasıgerekiyor.
Yıkanması gerekiyor, demlenmesi gerekiyor ki; sükût,üzerindeki o güzellikleri, karşı tarafı yıpratıcı olmayan, onu besleyici olumluduyguları ve mesajları da taşıyabilsin.
Susan, bazen kazanır, bazen kaybeder.
Durduğu yere bağlı, baktığı yere bağlı.
Susmanın kaynağına ne kadar temiz duruyorsa, o kadarkazanıyor.
Ne kadar karışık duygular içindeyse, o kadar dakaybediyor.
Çok konuşmak da, bazen kalbin hastalığı oluyor.
Birkaç gün önce susmak ve konuşmak arasında tereddüttekaldım.
Bazen yeri geldiğinde konuşmamak, insanı fecisarsıyor.
Evet, melekler insanlardan susmasını değil, güzel sözlersöyleyip konuşmasını bekliyor.
Mademki bizler yeryüzünde Allah’ın şahitleriyiz,eserlerinin dellâlıyız, öyleyse yerini, konumunu bilmeli, vakti geldiğinde,söylenecek sözü insan, en güzel şekilde söylemeli.
Bal küpünden sirke sızmaz.
İçimizdeki şefkat, sesimize yansır.
Konuşmak yaralayacaksa birini eğer, susmak evlâdır.
Hayatımız, imanımız kadardır. İmanımızdan nasibimiz de,onunla yaşadığımız ve amel ettiğimiz kadardır. İnandığı dâvâyı savunamayaninsanın hayatta nasibi de, çok azdır.
Hayat, imanla güzel.
İman, inancını savunmakla, dâvâsını anlatmakla veyaşamakla güzeldir.
Evet… Susmak; bırakın altını, gümüş bile olmuyor,değersiz bir madene dönüşüyor.
Susmak, öncesi ve sonrasıyla mukayese edilip dekonuşmanın o en güzel iklimine girdiğinde eğer muhatabı yaralamıyorsa, o zamankonuşmak da bir altın oluyor işte.
Güzel tablolar vardır. Susarlar, ama her şeyi anlatırlar.Yıllar geçer. Siz döner, bakar, her defasında onlarda sanatkârının yeni birustalığını, yeni bir harikalığını keşfedersiniz.
Susmak da sanat ister, bilgi ister, maharet ister, mü’minbir kalp ister.
Susmak cehalet değildir. Susmak bilgi ister, iman ister,derinlik ister.
O zaman işte susmak; konuşmak olur.
Sustuğunu, konuştuğunu, baktığını, düşündüğünü, içindebir şeylerin kımıldandığını söylemese de anlarsınız işte o zaman o insanın.
Mehmet Âkif’in o güzel ifadesiyle:
“Dili yok kalbimin. Ondan ne kadar bîzarım.” dediği gibi biran olur işte o zaman.
Kalbinin, o bin cihetle kuşatamadığı kalbinin içindekifikirleri, düşünceleri hangi kelime, hangi cümle tam ifade edebilir ki?
Bu yüksek duyguseli ve coşkusu, susmaya götürüyorsa insanı, işte sükût o zaman altın olur.
Ama sözü altın olanın sükûtu da yeri geldiğindekonuşmasa, intihar...