Ömer Özkaya’nın Ülke Tv’de yaptığı Gözcü Programının tiryakisi olduk. İşin doğrusu kendisi de konukları da dinleyenlerinin ufkunu açacak, önemli tespitler yapıyorlar. Bu hafta Prof. Dr. Arif Yavuz ve Dr. Nyron Matarangos’un açıklamalarından sonra, bu güne kadar ki yorumlarımızın doğru olduğunu öğrenince de vicdanen rahatladım. Çünkü Anadolu’dan baktığımızda, perdenen arkasına görmede bazen zorlanıyorsunuz. Acaba yanlış bir şey yazarız da vebal altında kalırız diye tedirgin oluyoruz. Şükürler olsun, yazdıklarımız bir bir çıkıyor ve  şüphelerimiz artık ortadan kalkıyor. Programda, Türkiye üzerinde üst aklın oynadığı oyun ve oyuncuları anlatıldı, meselenen bir eksen kaymasından doğduğu ve uluslar arası oyun kurucuların, Türkiye’nin gelişmesinden rahatsız olduğu belirtildi. Asimetrik Savaşlar’ın sürdüğü söylendi(ki bu konuya ayrı bir makalemde değineceğim) ardından da Ortadoğu’daki savaş ve paylaşımların üzerinde duruldu... BİZ NE YAPMALIYIZ? İyi de onlar yani üst akıl ve maşaları yüz yıllık planlar yaparken, her yüz yılda bir yeni dünyadüzeni kurmaya çalışırken, biz nerede duruyoruz? Biraz buna da kafa yoralım istedim. Yazar Dr. Ali Taşçı son dönemde sıkça okuduğum kalemlerden. Taşçı, “ Başkalarının Maymunu Olmak” başlıklı makalesinde(3 Mart 2016); Bir ülkenin çocuklarının var oluş hafızalarını yok etmek istiyorsanız, onların değer yargılarını önemsemeyiniz, aşağılayınız ya da imha ediniz. Atilla İlhan “Hangi Batı?” adlı kitabında şu çarpıcı tespitleri yapar: “…Hayır, bize bunları öğretmediler: Lisede Sophokles okuduk, klasik Türk sanat musikisine sövmeyi, Divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. Sanki Sinan Leonardo’dan önemsiz, Mevlâna Dante’den küçüktü, Itri ise Bach’ın eline su dökemezdi. Aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk.” Bir ülkenin çocuklarının var oluş hafızalarını yok etmek istiyorsanız, onların değer yargılarını önemsemeyiniz, aşağılayınız ya da imha ediniz. Bu durumda ortaya özgünlüğü ve öz güveni olmayan taklitçi kuşaklar çıkar ki, artık dış düşmana ihtiyaç kalmaz, siz kendi içinizde kavram kargaşasının doğurduğu kavgaların zebunu olursunuz. Bu toplumun ana değer yargısı nedir deseniz, kargalar bile bilir, İslam. İslam’ın getirdiği diğer değerler: Adalet, sevgi, saygı, vefa, dürüstlük, sorumluluk, merhamet… Bütün bunların yer aldığı bir yaşam biçiminin tarihi süreç içinden süzülerek gelmesi, bunların edebiyata, sanata ve hayatın diğer bölümlerine yansıması; böylece bir medeniyetin var oluş süreci… Kendinize özgü değilseniz, başkalarının maymunu olursunuz.” MİLLİ ŞUUR NASIL OLUŞUR Dr. Taşçı yazısında, Japonların ülkemizdeki incelemelerinden bahsederek; “ Japon uzmanlar uzun uzun eğitim sistemlerini anlatarak, nesillerini nasıl bilinçlendirdiklerini belirtir. Bizi eleştirerek, sizin gençlerinizde milli şuur yok dediklerini anlatır. Yazarımız, örnekler verirken; “Biz çocuklarımızı, mesela Çanakkale’ye götürüp buranın ruhunu onlara kavratabiliyor muyuz? Daha düne kadar Çanakkale’ye gitmek yasaktı ve orası Türk çocuklarına kapalıydı. Bunun gibi ülkemizin diğer tarihi değerleriyle, dini yapılarıyla, sanat eserleriyle çocuklarımızı ne kadar tanıştırıyor ve onlara derin bilinç yüklüyoruz? Bunlar olmadan kuru bilgiyle yetişen çocuklar bencil ve kıyıcı olmaktan kurtulamıyorlar. Acaba dünyada bizim kadar tarihine, dini ve milli değerlerine sırtını dönmüş başka milletler var mıdır, doğrusu bilemiyorum. Geçmişinden utanan nesiller, geleceğin aydınlık dünyasını kurabilirler mi?” diye yazısını tamamlıyor. ÜLKÜSÜZ OLMAZ Her milletin bir ülküsü vardır. Bizim ülkümüz de, Büyük Türkiye olmuştur. Bu ülküye varabilmek için, nesli iyi yetiştirmek gerekiyor. Neslin imanını da, zihnininde doğru bilgiler yükleyip, onu okuyan, araştıran, eleştirel bakabilen, doğruları kabul edebilen, geleceği okuyabilecek şekilde yetiştirmeliyiz. Taşçıı’nın makalesinin sonunda ; “Siz değerlerinizi yaşamaz ve yaşatmazsanız, yabancısı olduğunuz dünya değerleri sizi tutsaklığa mahküm edecektir. Dünyaya verebilecek değerleriniz yoksa, gelecek zamanlar sizden söz etmeyecektir. Ben teknolojinin ve bilginin gücünden çok, o güce parmak basan eli önemsiyorum; çünkü onun ruhu vardır. Ruhu olmayanın değeri mi olur? Katılır mısınız? Kalın sağlıcakla.