İhsan Süreyya Sırma Hocanın bir tespiti var. "Son zamanlarda Müslümanlar çok daha fazla rahata kavuştu. İslami şuurları azaldı. İman zayıflığı var. " diyor.
Evet bu düşünceye bende katılıyorum. Rahata kavuştuk rehavete düştük. Sıkıntı büyük. Meselelere parti kafası ile bakmaya başladık. Dini söylemlerimizi parti umdesine dönüştürdük.
Boşanma oranları yükseldi. Müslüman bir toplumda bu kadar boşanma olur mu ? Bu bir toplumsal hastalık haline geldi. Yada moda gibi bir şey oldu boşanmak.
Müslümanlıkta ümitsizlik yasak olmasına rağmen insanların geneli ümitsizliğe düşmüş. Buda bir hastalık olarak önümüzde duruyor. Ümitsizlik hastalığı.
Yalancılık başını almış gitmiş. En doğru bildiğimiz insanlar bile yalan söylüyor. Hele ki parti söylemlerinin birinci maddesi haline gelmiş yalancılık.
Düşmanlarımıza, dost dediğimiz bir zaman da yaşıyoruz. Hiristiyana, Museviye,ateiste sırf partimize oy versin diye "dostum" diyen bir anlayış var. Düşmanlarımıza sevgi besliyoruz. Onlar gibi giyiniyor,onlar gibi yaşıyoruz. Düğünümüz,bayramımız,doğum günümüz düşmanlarımız gibi.. Bu da bir hastalık.
Birbirimize karşı bağımız kopmuş. Müslümanlık bağı yok olmuş.Kardeşlik ,akrabalık,dostluk değerleri bitmiş. Bunlar ayak altına alınmış. Varsa yoksa partizanlık ön plana alınmış. Babanın evladını katlettiği, evladın anne ve babayı katlettiği bir zamanda yaşıyoruz. Buda bir toplumsal hastalıktır.
Despotluk ,kabadayılık,hukuk tanımazlık , eşkiyalık revaçta. . "Haklı olan kuvvet, kuvvetli olamayanın hakkı yok " düşüncesi hakim olmuş. Adam hırsızlık yapıyor,cinayet işliyor, taciz ediyor hiçbir şey yokmuş gibi elini kolunu sallaya sallaya geziyor.
İnsanlar ferdiyetçi olmuş. Kendi işi olsunda başkaları isterse ölsün düşüncesi hakim olmuş.
Devlet elini çabuk tutmalı. Toplumsal hastalıklarımızın tedavi merkezleri kurulmalı. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda çalışmalar yapmalıdır. Devlet bütün ağırlığı ile bu hastalıkların üzerine gitmelidir. Hastalık kangren olmadan tedbirler alınmalıdır.
Yarın geç olabilir…