ADAM KAYIRMA da dediğimiz torpil, insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Torpil günümüzde de her ülkede vardır. Ama yoğunluğu o ülkelerin geri kalmışlığı ile doğru, gelişmişliği ile ters orantılıdır.  Genel olarak torpilin yoğun olduğu ülkeler geri kalmış veya gelişmekte olan ülkeler, az olduğu ülkeler ise demokrasinin ve gelişmenin sağlandığı birinci sınıf ülkelerdir. Şanlı tarihimize de baktığımızda koca Osmanlı Devleti’ni batıran önemli unsurların; rüşvet, torpil ve iltimas olduğu görülüyor. Hiç kimsenin üstüne almadığı fakat hemen hemen herkesin yaptırdığı vazgeçilmezimiz olmuştur. ‘Her yerde adamın olacak’ sözü de bu torpil olayını ne kadar benimsediğimizin kanıtıdır. O kadar çok benimsiyoruz ki, bir yere işimiz düştüğünde hemen orada çalışan bir tanıdık arıyoruz. İşimizi halletsin bize torpil yapsın diye. Haktan hukuktan bahsetmek kadar çok seviyoruz, torpil yapmayı ve yaptırmayı… Hâlbuki en küçük yerden, en yüksek makama kadar girmiş, işlemiş içimize. Bakkalda, manavda, pazarda bile tanıdık ya da eski müşteriye torpil yapılır, hemen tezgâh altındaki ya da arka taraftaki kasalar gösterilir… Öğrencimizin notunu yükseltmek için hiç uğramadığımız okula gidip, tanıdık idarecilerden veya öğretmenlerden yardım isteriz, not yükseltmesi için… Birçok üniversite yıllarca açıktan torpille adam aldı, PROF’luk hak edene değil, torpilli olana verildi. Böyle olunca da üniversitelerimiz yıllarca ilk yüze değil, beş yüze bile giremedi. Bu nedenle de reklamlarda İsviçreli Prof’ları kullandık. Torpille Prof. olanlar ne üretebilirdi. Zaten onlarda ilim ve bilim üretemediler ama çok iyi siyaset ürettiler. Önlüklerle laboratuvarda deneyler yapacaklarına, cüppeleriyle sokakta siyaset yaptılar. Hastanelere gideriz hemen bir tanıdık ararız, o kadar sırayı kim bekleyecek, tanıdık sayesinde işimizi hemen hallederiz. Tanıdık bulamadık ise tanıdığımızın tanıdığına ulaşır, gerekeni yapmasını isteriz, tanımadığımız ve ilk kez gördüğümüz bu insanlardan… Torpil en çok ta siyasette oluyor. Neden mi? Çünkü bize torpil yapsın diye seçiyoruz, seçtiklerimizi, bize de bir şeyler düşer diye geziyoruz siyasetçilerin peşinde… Onlarla gezmekten, kraldan çok kralcı olmaktan bir an olsun geri durmuyoruz. Siz hiç, eski siyasetçilerin ardında yüzlerin, binlerin koştuğunu gördünüz mü? Ama şimdi güçlü ve makam sahibi kişilerin peşinde koşan onlarca insan var. Şimdiki belediye başkanlarını bir dinleyin,(hangi partiden olduğu fark etmez) şikâyetlerine bir bakın, kimler neler neler istiyor. Bir iş için onlarca kişi araya giriyor. Hani bir siyasetçi ‘Kuran akraba ve eşi dostu gözetin diyor’ diyerek torpile kurandan destek aramıştı. Başka bir siyasetçi tv de; ‘Biz yerleşmeyelim de ülkücüler mi gelsin’ demişti. Kimse kızmasın ama torpili tv den açık açık söyleyecek kadar çok seviyoruz. Ve bu kadar açık konuşuyoruz. Her taraf torpillilerle doldurulunca ülkede işler de doğal olarak aksıyor ve ülke geç ilerliyor. Kimisi adamımız diye, kimi abdestli namazlı diye, kimi iyi solcu diye, kimi Kemalist diye ‘Göreve alınıyor’ ya da ‘Görevden alınıyor’. Kimsesizlere, torpilsizlere ise, ulaşabilirse ulaşacağı yerler kalıyor. Unuttuğumuz bir şey var! Kimsesizlerin kimsesi Allah’tır, O her şeyi hakkıyla gören ve gözetendir. O cezaları vermek için acele ve ihmal etmeyendir. Hesabı erteleyen ama mutlaka görendir. Hesap görenlerin ve ceza verenlerin en büyüğüdür. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada hak alabilecek yegâne güçtür. O mazlumlara ve kimsesizlere karşı çok merhametli fakat azgınlara ve bozgunlara, özellikle de kul hakkını yiyenlere, karşı azabı çok şiddetli olandır. O’nun hesap görmesi başkasına benzemez ve O’nun cezasını engelleyecek hiçbir güç yoktur. Ne mutlu! Torpili olmayana, kimsenin hakkını yemediği için öbür tarafta alacağı olanlara…