Türk Medeni Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 22 Kasım 2001’de kabul edilen ve 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren 4721 sayılı kanundur. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk kanunu maddesi’ni yürürlükten kaldırdı.
Medeni Kanun Nedir?
Medeni Kanun, medeni hukuk kapsamında olan ilişkileri düzenlemeye yarayan bir kanun çeşididir. Medeni hukukun alanına eşya hukuku, miras hukuku, aile hukuku ve kişi hukuku girmektedir. İşte bu çeşit hukuk alanlarında düzenlemede medeni kanundan yararlanılmaktadır. Türkiye’deki medeni kanun 4 Ekim 1926 tarihinde kabul edilmiş olup bu medeni kanun İsviçre’ deki medeni kanunun Türkçe’ye çevrilmesi ile oluşturulmuştur. Türk Medeni kanunu dört kitaptan meydana gelmektedir. Türk Medeni kanundaki kitapların konuları ise şahıs hukuku, aile ve miras hukuku ile birlikte ayni haklar oluşturmaktadır.
Medeni Kanunun En Önemli Maddeleri Nelerdir?
Madde 1- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Madde 2- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Madde 11 – Erginlik on sekiz yaşını doldurmasıyla başlar.
Madde 14 – Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.
Madde 57- Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.
Madde 126 – Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
Türk Medeni Kanunun Getirdiği Yenilikler
Ailede kadın erkek eşitliği sağlanmıştır. Yapılacak evliliklerde resmi nikâh yapma zorunluluğu getirilmiştir. Tek eşle evlilik yapılması esası getirildi. Kadınlara toplum yaşayışı içerisinde istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanınmıştır. Mahkemelerde tanıklık yapma ve miras ile boşanma konularında kadın ve erkek eşit hale getirilmiştir.
Atatürk: 1923 yılında Bursa’da Halka yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu. “Yeni Türkiye, ne zamana ne de ihtiyaca uymayan mecellenin hükümlerine bağlı kalamaz. En uygar uluslar derecesinde hukuk kurallarımızı da iyileştireceğiz. Yüz sene beş yüz sene, bin sene evvel yaşayan bir toplum için yapılan yasalarla bu günkü toplumu yönetmeye kalkışmak gaflettir, cehalettir.”
Laiklik: Devletin vatandaşlarıyla ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması demektir. Diğer bir tanımlamayla da devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunur. Devlet düzeninin, eğitim kurumlarının ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasını amaçlar. Ayrıca, din işlerini kişinin vicdanına bırakarak, bireyin din özgürlüğünü koruyabilmesini sağlar.
Jean –Jacgues Rousseau: İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olamamasındadır… Ne dersiniz! Gününüz sağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız.