Pazar akşamı, karlıyım bugün. Biraz üşüyerek hayranlıkla şehri izliyorum. Her yer, sanki gökteki yıldızlar yere dökülmüşcesine ışıl ışıl…
Şairler Tepesi anlatmaya devam ediyor…
Nereden bilebilirdim, saatler gece 4:17’yi gösterdiğinde toprağın derinliklerden gelen bir feryatla titreyip, şehrin bir anda asrın felaketiyle kucaklaşacağını…
Memleket ışık yansımaları altında bir yukarı kalkıp iniyor, sonra su dalgasını andıran bir gidişatla sarsılıyor, o da yetmezmiş gibi kendi etrafında dönüyordu adeta… Şehrin silüetini oluşturan onlarca bina birbirine çarpıp geçiyor, gözlerimin önünde dans eder gibi sallanıyordu. Kısacık bir an içinde, şehir uyku sersemi halkını depremin öfkesiyle uyandırdı. Kimileri de sonsuzluk uykusuna daldı.
Şehir zindan karanlığına bürünmüştü. Korku ve panik hızla yayıldı. İnsanlar, evlerinden dışarı fırlarken gözlerindeki uyku sersemliği yerini dehşete bıraktı. Caddeler, çığlıkların, duaların ve ağıtların yankısıyla dolup taştı. Telefon hatları aşırı yüklendi, iletişim hatları kopma noktasına geldi. Ancak insanlar, hayatta kalmak ve sevdiklerini bulmak adına her yolu denediler.
Sokaklar, insanlığın en dokunaklı yüzünü sergiliyordu. Sokaklarda dolaşan insanlar bir taraftan gözlerindeki derin bakışlarla yaşananları anlamaya çalışıyor, bir taraftan da enkaz altında kalanları kurtarma çabasına düştüler. Acı, kayıp ve korkuyla yoğrulmuş Kahramanmaraş’ım neler kaybettiğini gün ağarınca anlamaya başladı.
Artık Maraş’ta hiç bir şey eskisi gibi değildi! Bir süre de olmayacak. Tıpkı Erdem Beyazıt’ın “Şehrin Ölümü” şiirindeki gibi…
Duvarlar çıkıyor önüme
Şehrin mahpus yüklü duvarları
Hiçbir sır kalmamış ardında hiçbir duvarın
Nereye gitti diyorum benim elbisem nerede
Şehir soyunmuş diyor biri
Şehrin elbisesini çalmışlar…
Depremden 6 ay sonra şehre girerken bu sefer sizi konteynerler karşılıyor. Konteynerlerin ara sokaklarında acılarını unutmaya çalışan, bir nebze de olsa eski günlere dönmeyi bekleyen yüzler ve oyun oynayan çocuklar görülüyor.
Kısmen kaldırılsa da bazı noktalarda çadırlar hala duruyor. Umuyoruz kısa sürede onlarda kalkacaktır.
Başınızı çevirdiğiniz her yerde kepçeler enkaz kaldırma telaşında, az hasarlı denilen binalarda bile sıva dökükleri, boya çatlakları göze çarpıyor. Bir kısım evler, apartmanlar bakım onarımdan geçiyor. Bu durum şehirde yüksek ücretler karşılığı ciddi iş kapısı haline gelmiş durumda.
Suyunun bolluğu ile övünen şehirde doğal olarak su kesintileri yaşanıyor. Çünkü altyapı %70 oranında hasar gördüğünden verilen suyun büyük oranı kaçaklar nedeniyle kayba uğruyor. Yenileme çalışmaları yapılıyor, lakin biraz sürecek deniliyor.
Sadece yeni yapılan yerler değil, şehrin eski mahallerindeki yapıların çoğu yıkılmış ya da yıkılmak üzere. Arabayla geçerken dahi titreşimden yıkılacakmış korkusu sarıyor insanı…
Aradığınız birçok işyeri konteynerlerde hizmet vermeye çalışıyor. Gücü yeten dükkan kiralıyor. Dükkan kiraları da tıpkı ev kiraları gibi üçe-beşe katlamış durumda.
Sebze- meyve fiyatları ha keza… Ankara, İstanbul’dan pek farklı değil.
Hasar gören fabrikalarda çalışan vinçler görülüyor. Deprem öncesi kapasitede üretime geçmek, yeniden ekonomiye katkı sağlamak için var güçleriyle iyileşmeye çalışıyorlar.
Bu manzara karşısında üzülüyor insan, gözlerde kendiliğinden yaş hasıl oluveriyor. Fakat her geçen gün yıkımlarla daha da genişleyen boşluklara bakıp, şehrin kaybolan geçmişini aramak yetmez. Yapılması gereken bir an önce iyileşmek adına yola çıkmak(tı).
Öyle de oldu! Devlet kolları sıvadı. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bakanlarımız ilk günden bu yana Kahramanmaraş’ı yalnız bırakmadı/bırakmıyor. Bizlerde bu desteği gördükçe umutlarımız artıyor. Maraş iyileşecek diyoruz!
6 Şubat Kahramanmaraş’ın hafızasına kazınan unutulmaz bir anı olarak yerini aldı. Toprak sarsıldığında hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. Belli ki depremin yankıları, sadece toprak altında değil, kalplerde de uzun süre çınlayacak.
Son olarak, Şairler Tepesi ile ilgili birkaç kelam ettikten sonra nokta koyalım.
Şairler Tepesi şehrin merkezine sadece 5 km uzaklıkta olması nedeniyle her an ulaşımı çok kolay. Şehrin kuzeyinde ahir dağına, şehre hakim bir cepheye inşa edilmiş.
Öncelikle belirtmeliyim ki, “Seyir Terası” adıyla açıldığı ilk zamanlarda güzeldi lakin işletme şekli ve düzeni verimli değildi. Fakat Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör tarafından gerek işletme modeli gerekse dizayn olarak yeniden şekil almış hali hakikaten Kahramanmaraş’a çok daha yakışır nitelikte olmuş. Başkanımıza bu değişim dönüşüm için teşekkür ediyoruz.
Altyapıdan ulaşıma, servis birimlerinden sosyal donatılara varıncaya kadar baştan sona yenilenen tesis, öncekine göre bir hayli genişletilerek misafir kapasitesi 3 katına, buna paralel otopark kapasitesi 5 katına çıkarılmış. Yediğiniz içtiğinizin ücreti çıkışta kapının girişinde bulunan ödeme noktasına ödeniyor. Kimsenin sizden kafasına göre ücret alması mümkün değil. Belediyeye ait ve işletmesi de belediye tarafından yapılan sosyal tesislerin sayısı arttırılmalı. Depremin yaralarını sardıktan sonra…
Ve ben Şairler Tepesi, herkesi her daim misafir etmeye hazırım. Yeter ki burada yapılan sohbetlerin tek konusu depremin acısıyla kıvranan “Kahramanmaraş’ı nasıl iyileştirelim?” olsun. Çünkü bu şehrin her noktasında çözüm bekleyen onlarca sorun var. Keşke tek derdi yerel seçim olsa! Ama değil…
Kahramanmaraş umudunu, gelecek hayallerini kaybetmek istemiyor…
Sağlıcakla kalın