İnsanoğlu doğar, büyür, çocukluk, gençlik, analık-babalık,olgunluk yaşlılık gibi evreleri geride bırakarak bu sınav dünyasından bir günebediyete göçüp-gider. Bu canlılığın değişmez, belki de en adil ortakkaderidir. İstisnası yok… Her canlıölümü tadacaktır.
Busürecin tümünü yaşayarak yaşlılık dönemine girenlere ne mutlu… Çünkü birçokinsan, daha bu koşunun ilk ve sonraki etaplarında saf dışı kalır. Şöyle birgeriye dönüp baktığımızda çevremizde onca yakınlarımızdan çok az kişininkaldığını görürüz. İşte o zaman hâlâ ayaktaysak, yaşıyorsak Allah’ınayrıcalıklı sevgili kulu olduğumuzu idrak edip şükretmememiz gerekir değil mi?Yaşamak güzel, her yaşta onun hakkını vermek daha da güzel. Bedendeki can, bizeAllah’ın emanetidir. O emaneti bedende ne kadar çok korur, misafir edersek okadar şükür borcumuzu ödemiş oluruz, elbette… Yüce Yaratan zamanı geldiğindeemanetini alır. Biz ölümün ne zaman, nerede, ne şekilde karşımıza çıkacağını bilemeyiz.
Ne varki yaşlılık, hayatın ölüm riski çok olan bir dönemidir. Ancak ondan korkmak,ölmeden ölmek emanete saygısızlık anlamına gelmez mi? Bana göre yaşlılık birnimettir. Her nimetin bir de külfeti olması doğaldır. Nimeti kullandığımızsürece külfetinden şikâyete hakkımız olmamalı, değil mi? Olsa-olsa şükürborcumuz olmalıdır. Kimi yaşlılar, ölümüistasyonda tren bekleyen yolcu misali dillendirip söze dökerler; beklentiyegirerler. “ Unumu eledim, eleğimi duvara astım.” “ Artık benden ne köy olur, nede kasaba…” “Bir ayağım çukura girdi.” “Bu saatten sonra beni teneşir paklar.” Gibi söylemlerle Allah’ın verdiği ömrühor görmeye başlamakta neyin nesi?. Bu kötümser ve bezginlik ifade eden sözler yerine,her şeyin hayırlısını dilemek daha doğru olmaz mı? Ölümün bile…
Tabiimadalyonun öbür yüzüne de bakmak gerekir, elbette… İnsan yaşlandıkça kendineyetmez olur. Ruhen çocuklaşır, nazlanır, çevreden daha çok ilgi beklentisinegirer. Bu beklentiler karşılanmadıkça da söz konusu bezginlik ve sızlanmalarartar. İnancımızda bir Veysel Karaniörneği var. Ataya vefa borcu ödemenin ve hizmette özveri doruğu… Atalar nedemişler: “Ne ekersen onu biçersin.” Yaşlılarımızane denli hizmet edersek, biz de yaşlandığımızda bizden sonrakilerden onugörürüz. “Etme bulursundan kurtulmanın başkaca bir yolu var mı?
Günümüzbelediyeleri ya da diğer ilgili kamu kuruluşları, yaşlılarımıza çok duyarlıhizmetler oluşturuyorlar. Ancak bu görev birinci derecede her yaşlının (varsa)evlâtlarına ya da yakınlarına düşer. Bu geçici dünyada sınavı başarmak içinbunlar birer fırsattır, kendini bilenlere ve yararlananlara, demek geçiyoriçimden…
Halkarasında “yaşlılığın yüzü soğuk olur,” deyişini de yabana atamayız. Bu deyişlesevimsizlik ya da iticilik değil; yalnızlığa gönderme yapıldığını düşünüyorum.Çünkü insan yaşlandıkça yakın çevresi erir. Ortak paydalı dostlukların alanıdaralır, iletişim ihtiyacı karşılanamaz olur. Yaşlı kişi onca insan arasındayalnızlık hissetmeye başlar. Bu durum onun yaşama erincini alıp götürtür. Bedenyetmezliğine bir de ruhsal, içsel doyumsuzluk eklenir, yaşamını zora sokar.İşte bu aşamada ona can yük olmaya başlar… Bu durumdaki yaşlılarımızı yalnızbırakmamak, onların beklenti ve gereksinimlerini karşılamak, onun mahrumolduğuna sahip olanların ailevi, manevi ve insani görevleri olmalı, demekistiyorum… Yarın onlarda yaşlanacaklar.
İleriyaşlarda kendimize yetme sürecini uzatmak, hayattan haz almak ve yaşamaerincimizi beslemek için fıtratımızda var olan, estetik, insani ve manevialanlarımızı besleyen, fobilerimizi daha erken yaşta keşfedip kullanıma açmamızgerekir diye düşünüyorum. Bunlar parasal amaç taşımayan, salt ilgi veyeteneğimiz içindeki estetik ve insani duygularımızı besleyen uğraşlardır. Herkişinin ilgi ve yeteneği kendine özgüdür. Bunlar saymakla bitmez. Yüce Allahinsanı bu konuda cömertçe donatmıştır. Yeter ki zamanı geldiğinde kendimizikeşfedelim. Çoğu ünlüler, asıl mesleğinde değil, hobisel alanlarında meşhurolmuşlardır. Osmanlı Padişahlarının çoğu şairdi. Aralarında müzisyen- bestekâr,ressam, pehlivan ve marangoz olanlar bile vardı.
YüceYaratan hobisel nimeti her kulunun fıtratına gizlemiştir. Onu keşfedip işlerlikkazandırmayı ise bize bırakmıştır. İnsanı son ana kadar devinimle yükümlükılmıştır. Bedini oluşturan her organın, bedenin bütünü içinde kendine özgü birgörevi, devinimi vardır. İşletirsenizgelişir, işletmezseniz körelir. İleri yaşlarda yalnız kalmamak, bir işeyarayarak anlamlı ve kaliteli bir ömür sürmek istiyorsak, fobilerimize zamanayırmalıyız, kendimizi kendimizde çoğaltmalıyız, demek geçiyor içimden…
Budilek ve temennilerle tüm yaşlılarımıza yaşlılık bir nimettir, tadını çıkarıp,külfetiyle barışık yaşamaya bakınız! Yaşlılar haftası nedeniyle (ben de dahil)onlara nice sağlıklı ömürler dileğimi sunmaktan özel bir mutluluk duyuyorum.Kalın sağlıcakla.