İslam dininde iki temel hak vardır, birisi Allah(cc) kullar üzerindeki hakları, diğeri ise kulların ve diğer canlıların birbiri üzerindeki haklarıdır.
Hak ve adalet bu bağlamda önemli iki kavramdır. Çünkü, kamuyu hatta tüm insanlığı ayakta tutan adalet ve haklara riayet etmekten geçer.
Bugün yazımda, Ömer Nasuhi Bilmen’ini kaleme aldığı, Hukuk-ı İslamiyye Kamusu kitabının 1. Ciltinde yer alan ve Halife Hz. Ömer’in, Basra Kadısı Ebu Musa el-Eşari’ye yazmış olduğu bir mektubu sizlere paylaşmak istedim.
Hz. Ömer’in yargılama hukukuyla ilgili olarak Ebû Mûsâ’ya gönderdiği mektup İslâm hukuk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hz. Ömer bu mektubunda kazânın muhkem bir farîza ve uyulan bir sünnet olduğunu belirttikten sonra kadının tarafsızlığı, tarafların delil getirme yükümlülüğü, barışma, hâkimin hatalı karardan dönmesi gibi yargılama hukukunun temel meselelerine temas etmektedir. Ayrıca Kitap ve Sünnet’te bulunmayan hususlarda kıyasa başvurulması, yalancılığı sabit olmadıkça bütün Müslümanların dürüst birer şahit sayılması gibi meseleler üzerinde durmaktadır. Bu mektubun özellikle tarafsızlığa önem vermesi, kanunî-maddî delilleri bugünkü hukuk anlayışına uygun bir biçimde ortaya koyması ve eski hukuklarda rastlanan keyfî delilleri kaldırması, maddî delillerin bulunmadığı durumlarda yemin gibi dinî-ruhî delilleri onların yerine ikame etmesi, hukuk tarihinde ileri bir anlayış olarak kabul edilmektedir.Mektubun dilimize çevrilmiş şekli aynen şöyle:
ADİL OL
“Allah'ın selamı üzerine olsun.
İmdi; yargılama, sağlam bir farz (fariza-i muhkeme) ve uyulması gereken bir sünnettir. Sana bir dava getirildiğinde onu iyice anla. (Sence haklı haksız belli olunca kararını verip uygula). Çünkü uygulanmayacak bir hakkı söylemenin (sadece hüküm vermenin) faydası yoktur. Duruşmada taraflara verdiğin yer ve duruşma sırasındaki bakışlarında insanlara eşit davran ki, güçlü kendisini kayırabileceğin beklentisine kapılmasın, güçsüz de adaletinden ümit kesmesin.
Beyyine (delil/ispat yükü) getirmek davacıya, yemin etmek ise davalıya düşer. İnsanlar arasında sulh yapılabilir, ancak haramı helal veya helali haram kılan bir sulh un yapılması caiz değildir. Dün verdiğin, sonra üzerinde tekrar düşünüp doğruya ulaştığın bir yargı kararı, seni hakka dönmekten alıkoymasın. Çünkü hiçbir şey, hakkı iptal edemez. Bilesin ki, hakka dönmek, sonuna kadar yanlışı sürdürmekten hayırlıdır.
ŞERİATIN KESTİĞİ PARMAK
Mektubun devamında ise şöyle denilmekte: “ Kur'an ve Sünnette hükmü bulunmayan ve vicdanen kesin bir kanaate varamadığın davaları iyice anla ve düşün. Emsal olayları araştır ve benzerlikleri bulmaya çalış. Sonra bunları birbirine kıyas et. Bulduğun sonuçlar içinde Allah katında en sevimli ve senin kanaatine göre hakkaniyete en yakın olan hükmü ver.
Kim bir hak iddia ederse ona iddiasını ispat edebilecek kadar bir süre ver. Eğer delil getirirse hakkını alır, getiremezse aleyhine karar verirsin. Müslümanlar şahitlikte adildirler, ancak haddi gerektiren bir suçtan dolayı celde cezası infaz edilen, yalancı şahitlik yaptığı görülen, akrabalık veya vela bağı sebebiyle töhmet altında olan kimse hariç. Şüphesiz Allah sırları bilmeyi üzerine almış ve delillere dayanarak hüküm verdiğiniz takdirde sizden sorumluluğu kaldırmıştır.
Hak arama yerlerinde (mahkemelerde) sakın kızına, sesini yükseltme ve taraflar(ın davranışları) sebebiyle canını sıkma. Zira Allah bunlara katlanmaya karşılık mükafat verir ve ahiret azığını güzelleştirir. Kimin Allah'la arasındaki ilişkilerde niyeti iyi olursa, Allah da onun diğer insanlarla ilişkilerini iyileştirir. Kim dünyevi amaçlar için riyakarca insanlara şirin görünmeye (bugünkü deyimle popülist görünmeye) çalışırsa Allah onu küçük düşürür. Çünkü Allah kullarından sadece kendisi için yapılan amelleri kabul eder. Sen Allah'ın dünyada vereceği rızkı ve ahirette rahmet hazinelerinden ihsan edeceği mükafatı tahmin edemezsin!”(Kaynak: El –Bedayi c.7 s.9)
Hz. Ömer, dönemde hukuk kuralları kitaplaştırılmaya başlanmıştır. Biliyorsunuz adalet mülkün temelidir. Adaletin olmadığı toplumlarda sarsılır, bunun için bugün bu mektubu gündeme getirdim.
Peki kalın sağlıcakla.