Ahirete iman, İslam'ın itikadi temellerinden birisidir. İslama göre herkesin iyilik ve kötülüğü ile hesaba çekileceği ilahi mahkemenin kurulup ceza veya mükafatların dağıtılacağı bir ahiret günü vardır. Bakara süresinin 28. ayetinde “Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki ölüler iken sizi diriltti. Sonra sizi vefat ettirip tekrar diriltecektir. Daha sonrada ona döneceksiniz” buyrulmaktadır.
Ahirete inanmak dünya hayatında huzur ve saadetle yaşamanın ilk şartıdır. Ahirete inanmayan kimseler hiçbir ahlaki kayıt tanımayan fert ve cemiyetlerin huzur ve güvenini bozan zavallı kimselerdir. Ahirete imanın olmadığı ve zayıf olduğu toplumlarda yalan, hırsızlık, zina, hayasızlık ve adam öldürme gibi akla gelen her türlü fenalık rahatça işlenebilir ve böylece toplumlar yıkılıp giderler.
İnsanoğlu sonsuzluğu ister, sevdikleriyle, güzellikleriyle, iyilikle sonsuzluğa ulaşmak ister. Ruhun sonsuzluğu aradığını, ancak düşünce ve hayalini bununla tatmin edebildiğini görüyoruz. Çok sevdiği bir kimseyi kaybeden insanın bir gün gelip onunla ebedi olarak yaşayacağını düşünmesi buna inanması ona yaşama sevincini verir. İnsan hayatta karşılaştığı olumsuz hadiselerin haksızlıkların, zülüm ve adaletsizliklerin çaresiz hastalık ve sakatlıkların ızdırabına ancak ahiret inancı ile direnme ve sabretme gücü bulur. Haksızlığa uğrayınca hiç kimsenin yaptığının yanında kalmayacağına inanmak insan için en büyük tesellidir; ya da yaratılıştan sakatlık gibi bir durum varsa ahiret inancıyla doğacak sabır ve buna verilecek mukafat ümidi insanın en büyük sığınağı olur.
Bir arkadaşım anlatmıştı Amerika'daki şehirlerden birinde bir anket yapılmış o ankette en çok hangi komşularınızdan memnunsunuz sorusuna Allaha ve ahirete iman eden komşularından yana memnun oldukları ortaya çıkmış.Allaha ve ahiret gününe iman eden insan hiç başkasına zarar verebilir mi?
Evet Ahiret gününe iman eden insan bu dünyada yaptıklarından bir gün hesaba çekileceğini ama büyük ama küçük her amelinden bir muhasebe eleğinden geçeceğini ve sonunda ya mükafat yada ceza ile karşılaşacağını bilir. Ve hayatını bu doğrultuda sürdürür.
Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur'da ahiret akidesinin toplumsal hayatın ve insanın şahsi hayatının en önemli esası ve saadetinin ve kemalatının esasatı olduğuna dair yüzlerce delillerden yalnız dört tanesine işaret eder.
Yoksa cehennem endişesi olmazsa hüküm ekseriyete göre verilir kaidesi ile o sarhoş delikanlılar arzuları peşinde çaresiz zayıflara güçsüzlere dünyayı cehenneme çevireceklerdi.
Günümüz dünyasına şöyle bir bakacak olursak insanlığın içine düştüğü korkunç ve dehşetli durumu neyle izah edebiliriz?.Her tarafta savaşlar, zulümler ve haksızlıklar süre gelirken acaba insanlar yaptıklarından dolayı hesaba çekileceklerini düşünse ve ahirete iman imdatlarına yetişse dünya daha yaşanır bir hal almaz mı? O zaman emniyeti,rahatı ve huzuru isteyen toplumlar ahirete iman akidesini topluma hakim kılmalıdır.
Dördüncü Delil: İnsanın dünya hayatında en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevi saadet için bir cennet bir melce bir tahassungah ise aile hayatıdır. Ve herkesin evi küçük bir dünyasıdır. Ve o aile hayatının hayatı ve saadeti ise samimi ve ciddi ve vefalı hürmet ve hakiki ve şefkatli fedakarane merhamet ile olabilir. Ve bu hakiki hürmet ve samimi merhamet ise ebedi bir arkadaşlık ve daimi bir refakat ve ebedi bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve sınırsız bir hayatta birbirleriyle fedakarane, kardeşane, arkadaşane münasabetlerin bulunmak fikriyle, akidesiyle olabilir.
Mesela der” Bu haremim(eşim) ebedi bir âlemde ebedi bir hayatta daimi bir hayat arkadaşımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok çünkü ebedi bir güzelliği var” Gelecek ve böyle daimi arkadaşlığın hatırı için her bir fedakârlığı ve merhameti yaparım diyerek o ihtiyare karısına güzel bir huri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir. Yoksa kısacık bir iki saat geçici bir arkadaşlıktan sonra ebedi bir ayrılık ve ayrılığa uğrayan arkadaşlık, elbette gayet geçici ve muvakkat ve esassız ve bir mecazi merhamet ve suni bir hürmet verebilir ve hayvanatta olduğu gibi başka menfaatler ve sair galip hisler o hürmet ve merhameti mağlup edip o dünya cennetini cehenneme çevirir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki herkesin başına bir bekçi dikemeyiz ama ahirete imanla yoğrulmuş vicdan bekçilerini insanların kalbine yerleştirebiliriz. O zaman toplumda anarşi istibdat ve zulüm yerine itaat saygı ve adalet hâkim olur. Toplum huzur ve sükunet içinde yaşar.