Önceki gün yol arkadaşım arada, sıcak bir mekanda çay içelim istedi;  yanında sanayi esnaflarından bir kardeşimiz daha vardı; çay ile birlikte gündemin sıcak maddelerine geçildi. Önce okuduğu kitapların eleştirisi yapıldı,  ardından ekonomi ve tabi ki ülkenin diğer sorunları dillendirildi. Dikkatlice her ikisini de dinledim. Tabi ki hem dinlerdim hem de halkın nabzını ölçümüş oluyordum…

Dediğim gibi önce ekonomi konuştuk, sonra gıda terörü üzerindeki düşüncelerini anlattılar, iddialı sözler sarf edildi. Bu dostumuza göre: “Gıda terörü, PKK teröründen daha ciddi!

Sonra, iş ahlakının bozulduğu üzerinde duruldu;  sonra işsizlik ve trafik son olarak da  boşanmalar ele alındı. Dinlemek güzel şey, ancak bazen konuşmak da gerekiyor. 

 Neden mi? Baktım hep olumsuz pencereden  konuşuyorlar,  devreye girmek zorunda kaldım. Türkiye’de olup biten güzel çalışmaların da olduğunu söyledim. Yukardakiler kadar, halkında olup bitenlerden sorumlu olduğunu vurguladım…

Özellikle ailenin korunmasında herkesin üzerine düşeni yapması gerektiği üzerinde durdum. 


BOŞANMALAR EN BÜYÜK SORUN

 Bana göre ailenin korunması, bu ülkenin en önemli sorunu. Hatırlarsanız, Kasım ayının sonlarında 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi yapılmıştı, burada yapılan konuşmalardan aldığım notları kısaca aktarıp, sonra da her zaman olduğu gibi değerlendirmemizi yapalım. 

 “Ülkemizdeki üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının yarıya yakını, yüzde 44’den fazlası kadın. Mimarlarımızın ve avukatlarımızın da yine yaklaşık yüzde 44›ü kadınlardan oluşuyor. Hakim ve savcılarımızın yüzde 31’ inden, diplomatlarımızın yüzde 20’den fazlası kadın. Kadın oranı öğretmenlerde yüzde 56’yı, bankacılarda ise yüzde 51’i buluyor” Bu rakamlar, kadınların iş dünyasına tamamen girdiklerini göstermesi açısından önemli bir gösterge diye düşünüyorum. 

Son yıllarda kadınları iş hayatına yönlendirdik ancak bir kadın hem anne hem de iş hayatındaki rolünü birlikte yapmada sorunlar yaşadığı için de aile de çatırdamaya başladı. Tabi tek sorun bu değil… 

Sosyal medyayı yanlış kullanım da temel sebeplerden birtanesi. Neyse bu da ayrı bir konu, bu konuyu da yarın ele alayım inşallah…


DİKKATE ALINMALI 

Hemşehrimiz Abdurrahman Dilipak, hafta içinde ‘Aile Nereye Gidiyor? Başlıkla bir yazı kaleme aldı(12 Aralık 2018) Yazısında; “Aile, kadın-erkek ilişkilerinin suyunu çıkardık.  Kadın bedeni bir savaş alanına döndü. Kadınların yedikleri, içtikleri, kullandıkları temizlik, sağlık ve bakım malzemeleri, kıyafetleri, giderek doğurganlık kabiliyetlerini zaafa uğratma noktasına geldi….

Gıda, ilaç, ambalaj, tabii, kültürel ve sosyal çevre şartları, psikolojik şartlar, ekonomik şartlar kadını kuşatıyor ve eziyor. Taciz, mobing kadınlar ve kızlar üzerinde daha yaygın ve bu durum, kırsaldan ve gelir durumu, eğitim durumu daha düşük seviyede olan kesimden çok daha yüksek olan çevrelerde daha fazla kendini gösteriyor…” diyerek eleştiri yazısında, harika bir de tespit yaptı. Der ki:  “ Her kadın ve erkek bir başka kadının eseridir. Kadınlar sadece çocuk doğurmaz, toplumu doğururlar. Kadınlar kadın olmazsa, erkekler de erkek olmaz. Kadın “Ana”dır.”Diyor. Eyvallah!

 Evet kadın anadır, bacıdır, başımızın tacıdır ancak değerlerimize uygun roller verilmediği takdirde de aile sarsılıyor. 

Bakın kadın üretsin, çalışsın diyoruz ancak işin alt yapısını ve kültürel değerlerimizi göz ardı ettiğimizde de çalışan hanım zorluklarla karşılaşıyor. Oysa, kadınlarımız kendi fıtratına uygun ve değerlerimize uygun işlerde çalışsa sorunlar azalacaktır ya da çalışmasa. Bir kanun çıkartıyoruz kadını koruma adına ama çare olmuyor…

 Şunu söylemek istiyorum, Ailenin Korunması ile ilgili çıkartılan kanun yeniden gözden geçirilimeli. Yasada hem kadınlar hem de erkeklerin hakları güvence altına alınmalı, hepsinden önemlisi aile gerçekten korunmalı. Yeni Akit Gazetesi başta olmak üzere pek çok ulusal medya da bu konu dillendirildi. Şöyle deniyor: (9 Kasım 2017)“ “Kadına şiddet” olaylarının önlenmesi amaçlanan ancak Türk aile yapısına dikkat edilmeden hazırlanan 6284 Sayılı Kanun, aile dramlarının kaynağı haline geldi!” 

Yani hukukçu değilim ancak bu konuda demek  sıkıntı  var, bu sıkıntı yeni bir düzenleme ile giderilmeli diye düşünoyurom.  Peki kalın sağlıcakla.