Bugünkü yazımda, günümüz insanın pek bilmediği biralimden söz edeceğim. Amacım, tarih sahnesinden kaybolmuş bir Müslüman’ıntekrar anılmasına vesile olmak. Büyüklerden bir büyüğü unutturmamak!
Ebu Ali Farmedi hazretleri, İmam-ı Gazali ve Yusuf-iHemedani hazretlerinin de hocası. Yaşadığı devrin en alimi. Kendisi ilimöğrenmeye başladığı dönemi şöyle anlatır. Hocam sürekli, "Evladım,ilim öğrenmekle meşgul ol" derdi, bizde ilim öğrenip, ilmimizleamel etmeye çalışıyorduk. Bir yandan hafızamızı(aklımızı) güçlendirirken,diğer yandan kalbımızı ve ruhumuzu diri tutmaya çalışıyorduk. Dersçalışmayı, yeni birşeyler öğrenmeyi çok seviyordum. Biliyordum ki, “ Allah ilmi çalışana verir!”
2-3 yıl daha ilimöğrendim.
Bir gün kalemimi mürekkep hokkasına batırıp çıkardım.Bembeyaz çıktı. Üç defa denedim, her defasında mürekkep beyaz çıkıyordu. Buhâli hocama anlattım. "Mademki kalem senin elinden kaçıyor, sen de onubırak" dedi. Ben de, medreseden ayrılıp, dergaha geçtim.
Bir gün bana bir hâl oldu, kendimden geçtim. Bir mürşide,rehbere ihtiyacım var diye düşündüm. Ebul-Kasım Gürgani'nin ismini işitmiştim.Tus şehrine hareket ettim. Talebeleri ile mescitte oturuyordu. Ben de önündediz çöktüm. Şeyhin başı önüne eğikti. Başını kaldırıp, "Gel Ebu Ali"buyurdu. Yanına oturup hallerimi anlattım. "Başlangıcın mübarek olsun. Terbiye görürsen, yüksek derecelerekavuşursun" buyurdu. Kalbimdeki aşk ve şevk çoğalmıştı. Bu arzumunçokluğu sebebiyle, Ebul-Hasan-ı Harkani hazretlerinin sohbetine, nihayetsizfeyizlerine kavuştum.
SAMİMİ OLMAK GEREK
Yine kendisi anlatmaya devam ediyor: “Hocam Ebul-KasımKuşeyri hamamda guslediyordu. Belki ihtiyacı olur diye kuyudan bir kova suçıkarıp hamamın havuzuna boşalttım. O anda gerçekten bu suya ihtiyacı varmış.Hamamdan çıkınca; "Ey Ebu Ali, Ebul-Kasım'ın 70 yılda elde ettiği dereceyi, sen bir kova su ile kazandın"buyurdu.
Bir yolculuğumuz sırasında bir dağa yaklaşırken önümüzebüyük bir yılan çıktı. Hepimiz korkup kaçıştık. Ebu Said hazretleri de oradaidi. Atından inip o koca yılana yaklaştı. Ben Şeyhin yanında idim. Yılan onunönünde başını yerlere sürerek saygı gösterdi. Şeyh hazretleri yılana;"Zahmet ettin" dedi. Sonra yılan dağa doğru uzaklaşıp gitti. Şeyhdedi ki: "Bu dağda iken birkaç yıl bu yılanla aynı yerde bulunduk. Bizimburadan geçmekte olduğumuzu anlayınca gelip dostluğunu tazeledi. Ahdin güzelliği imandandır. Güzel huyluolana karşı her şey güzel huylu olur. Hazret-i İbrahim de güzel huylu idi. Ateşde ona güzel huylu oldu. Onu yakmadı…” buyurdu.
BÜYÜKLERİN YOLUNDAN GİTMEK
Şimdi Miladı 1080 yılında vefat etmiş bir Allah dostununhayatının kısa bir kesitini sizlere anlattım. Bu büyüğümüz, hayatını ilme vakfetmiş, büyük zatlardan dersalmış, İmam-ı Gazeli gibi alimlere hocalık etmiş…
İlmi Allah’ın çalışana verdiğini, bir insanın çok kısazamanda ilmi dereceler edebileceğini, güzel huy dahil, her türlü güzelliğinilimden elde edileceğini anlatır.
Aslında O’nun hayatı güzelliklerle doludur, mesela namazıçok önemser, tevazu sahibidir. Bu konudaşöyle derdi: “ Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin tecellî ettiğikullardan biri de yeryüzünde tevâzû ile dolaşanlardır. Hak dostları da bütünfazîletlerine ve yüksek derecelerine rağmen kendilerini dâimâ Hakk’a vuslatkervanının en gerisinde kabûl eder; tevâzû, mahviyet ve hiçlik şuuruylayaşarlar…”
İşte özellikle bucümlesi için, bu mübarek zatı köşeme taşıdım. Allah şefaatlerine nail etsin!
Evet, büyüklerin hayatını zaman zaman okumak ve okutmakgerek. Zira yeni neslin böyle insanları tanıması gerekiyor, çünkü günümüzde pekörnekleri kalmadı.
Onun önemli bir tespitini daha paylaşıp, yazımıtamamlayayım. Kitap okurlarına sesleniyor, okuduğunuz kitabın yazarına dadikkat edin; çünkü kitabın içinde çok güzel şeyler yazabilir ancak, yazarihlaslı değilse yazdıkları kalplere tesir etmez, ruhunu daraltır!
Peki kalın sağlıcakla.