Efendimizin torunlarından olan ve Ehli Beyt imamları içinde yer alan Muhammed Cevad Taki(810-835)’in hayatını okuyorum. O’nun en büyük özelliklerinden birisinin ilme ve alime çok ehemmiyet vermesi olduğunu belirttikten sonra, şu sözünü aktarmadan edemeyeceğim. “Cahiller çoğaldığında, alimler garip kalır. Cahiller sussaydı(konuşmasalardı)insanlar arasında ihtilaf olmazdı!” buyuruyor…
Bu sözü okuyunca, günümüz alimlerini düşündüm, daha doğrusu alim geçinenler gözümün önüne geldi, mübarekler konuşmaları ve açıklamaları ile bizlere yol yordam gösterecekleri yere, daha fazla kafa karışıklığına neden oluyorlar.(İstisnaları tenzih ediyorum)
Günümüzde aslında bilgi çok, bilgiye ulaşmak da kolay, ancak aynı konuda zıt açıklamalar yapıldığına şahit oluyoruz. Gıda ile ilgili söylenenler başta olmak üzere son dönemde zihnimiz bulandı. Ne yiyeceğimizi de şaşırdık!
Yani, İnsan ya hayır konuşmalı ya da susmalı!(hadis)
Şunu söylemek istiyorum “Dili yönlendiren ve yöneten beyindir; bununla birlikte dil de beyni yönlendirmektedir(hani derler ya, Kayabaşında söyledim, Çocuk Bahçesine varınca bende inanmaya başladım). Bunu gibi işte. Açalım mı bu konuyu?
DİL MUCİZESİ
Kur’an’a göre insanın insanlaşma süreci onun dil yeteneğinde gizlidir. İnsanın düşünme ve düşündüklerini ifade etme yetisi (beyan) karşılıklı bir etkileşim içerisindedir.
“Bazen dilin yanlış kullanılması beyinde yanlış temsillerin oluşmasına, bu da kullanılan dilin oluşturmuş olduğu bu temsillerin, yine yanlış düşünce ve davranışların kaynağı olmasına sebep olabilmektedir.
Bireyin, kullandığı veya duyduğu kelimeler, işaretler ve semboller ile bunlara yüklediği anlamlar, bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını oluşturur. Dolayısıyla elde edilen sonuçlar, içsel ya da çevreyle iletişimde kullanılan dil ile doğrudan ilgilidir.
Kullanılan kelimeler anlam ve duygu içerirler. Dolayısıyla kelimeleri kullanış tarzı, bireyin neleri düşündüğünü ve nasıl düşündüğünü etkileyecektir. İşte dil denilen şeyin mucizelerinden biri de budur…( Prof.Behlül TOKUR)
Bura da araya gireyim. Yani dilin kemiği yoktur, kontrolü de zordur! Bu nedenle dile Yaratan üç kapı koymuş! Kimi zaman kilitler kırılır, ağzınızdan çıkan bir kelime zehirli ok hükmene geçer. Bu ok kimi anlar, toplumu da zehirler. Kafa karıştırır, zihin bulanıklığına sebep olur. Bu içinde doğru düşünmek, doğru konuşmak esas olmalı.
DOĞRU KONUŞ YA DA SUS
Gazeteleri okuyorum, kimi yazarlar bal gibi algı operasyonlarına maşalık ediyorlar. Sipariş yazı yazanlar bile var.
Peki adının önünde koca koca sıfatlar bulunan, sözde bilim adamları tam doğruyu mu konuşuyorlar? Kitap yazanlar, dergi çıkartanlar neye hizmet ediyorlar? Ya da kimlere?
Açık oturumlar niye yapılıyor?
Elbette Hakkı Hak bilip, bizleri doğrulara yönlendirenler olduğu gibi, bunun tersini yapanlar da azınlık da değiller, masum da değiller!
Bu gün ülkemizin yaşadığı sorunlar, problemler alimlere yeterince hürmet gösterilmeyişinden olsa gerek. Ancak kimileri de, alim geçiniyor, kendilerine ülema süsü veriyorlar, açıklamaları ile kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Hela şu hadisleri inkar edenler yok mu?
Öte yandan gerçek bilim adamları ve düşünürler ise susuyorlar veya konuşturulmuyorlar! Bu da ayrı bir sorun!
Son olarak sözü şöyle bağlayayım: “24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanları Geleneksel Toplantısı’nda din adamlarına seslenen bir siyasetçi: “Bugün pek çok saldırıyla karşı karşıya kalıyoruz. Onun için bu saldırılara karşı ilim kılıcını kuşanıp gerekli cevabı vermek ilahiyat alanında çalışan ehil insanlara aittir”
Çok doğru söylemiş, başta beyan ettiğimiz gibi alimler susarsa, cahiller konuşur, bu defa da toplum da sosyal yaralar artmaya başlar!
Peki kalın sağlıcakla.