Geçtiğimiz hafta bir eğitim kurumunun ilimize davet ettiği konuşmacıyı dinlemeye gidiyoruz. Yolda dua ediyorum, ne olur çok konuşmasa diye. Yol arkadaşımla gülüştük. Ancak, korktuğumuz başımıza geldi. Konuşmacı, saat 19:00 başladığı sunumuna 22:30 sularına geldiğimizde hale devam ediyordu. Salon da dinleyenlerin yarısı ayrıldı, hanımefendi konuşmaya davam ediyordu. Artık yeter diyerek kendimi dışarı attım. Dışarda, iki çay yarım saatlik hayat söyleşisinden sonra, sunum devam ettiği için, yol arkadışımı da orada bıraktım, yaya olarak eve gittim. Bir daha da konferans dinlememeye kendi kendime söz verdim!
Aslında konu çok güzeldi, yapılan tespitler çok doğru şeylerde ancak, konuşmacının dilinin freni olmadığı için konuştu da konuştu. İçimden ‘Allah aşkına sus artık! Dedim.
Aksilik bu ya, ertesi gün camide de vaiz veren hocaefendi aynı şeyi yaptı, ezan okunda hızını kesmiyor konuştukça, coşuyor. Bunun için bu yazıyı yazmak bize farz oldu.
DİLİN KEMİĞİ YOK
Doğrudur dilin kemiği yok, bunun içinde durması çok zor! Çünkü insan en çok dilinden imtihan olur. Bu nedenle de, yüce dinimiz konuşmaktan daha çok susmanın ibadet olduğunu. Konuşanların da hayırlı şeyler konuşması gerektiğinin altını çizer.
Dilin kemiği yok ama Cenab-ı Allah, dilimizi tutmak için üç tane kilit koymuş içimize. Birincisi düşünme kiliti, ikincisi gırtlak kilidi, üçüncüsü de dudak kilidi.
Her ne hikmetse, insanlar bu kilitleri açıyor ha bire gerekli gereksiz konuşuyorlar. Dediğim gibi gerekli konuşanlar, sabır sınırlarını aşmıyorsa dinlersiniz. Ya gereksiz konuşanlara ne demeli.
İsterseniz şöyle bir örnek vereyim. Diyelim ki, karnınız tıka basa tok, birileri yemek ikram etse yer misiniz?
Yeseniz bile tiksinirsiniz değil mi? Tıpkı bunun gibi, insanoğlunun bir dikkat süresi vardır. Siz konuşmacılar, bu süreyi aştığınız zaman karşınızdaki insanlar bıkıyor, usanıyor biliyor musunuz?
İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ NELER?
Sordum sarı çiçeğe, “İyi bir konuşmacı nelere dikkat etmeli? “ El cevap: Etkili konuşma, toplum içindeki saygınlığınızı ve insan ilişkilerinizi doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle özellikle aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Konuşmanın süresi iyi ayarlanmalıdır. Konuşmacı, konuşmasına başlamadan süresini ayarlamalı ve söylemek istediği her şeyi o süre içinde söylemelidir. Bu sürede 40 dakikayı geçmemeli. Başka süre kullanacaksa, soru alarak devam edilmelidir. Time dergisinin yayınladığı bir araştırmalara göre; insanların dikkat süresi artık japon balıklarından daha kısa. Hepimiz bunun tek suçlusu olarak teknolojiyi görsek de, aslında dünya telaşı da giderek artıyor. Bu artış içinde, vereceğimiz mesajı en kısa şekilde dinleyenlere aktarmamız gerekiyor.
Edebiyat ve müzik gibi kendi içinde süreklilik gösteren eserlerde bitiş önemlidir. Bütün etki buradadır. İstenilen sonuç bu bölümde alınır. Konuşmacı, bütün konuşma boyunca dile getirdiklerini, geliştirdiği fikirleri, verdiği örnekleri toplayacak ve gerilimi vurgusu, tonu inandırıcılığı yüksek bir ifade dolu, kısa bir paragrafla dinleyiciye tekrarlayacaktır.
Sonra, konuşmacı sorulan sorulara içtenlikle ve açıklıkla cevaplamalıdır.
Konuşma sırasında, konu ile ilgisi olmayan sözler söylemek, anlamsız kelimeler kullanmak, yersiz davranış ve jest ve mimikler yapmak yanlış olur.
Konuşmaya başlamadan önce konuşmacı metne iyi hazırlanmalıdır.
Konuşmada, dinleyicileri rahatsız edecek şekilde genel anlayışa aykırı argo, kaba ve çirkin ifadelere yer vermemelidir.
Konuşmanın yanında dinlemek de önemlidir. “ Çünkü konuşan kişiyi dinlemek, onunla empati kurmayı gerektirir. Bu anlamda iyi bir dinleyici, konuşmacının yaptığı yanlışlardan kaçınmaya veya güzel davranışları yapmaya yönelecektir.
Ve son olarak da, salonun genel durumuna bakarak, konuşmasını sonlandırmalıdır. Sözüm ona zaraki, kafamızı didiklememeli. Aksi takdirde, bir daha dinleyici de bulamazsınız.
Peki kalın sağlıcakla.