Cenab-ı Rabbül alemin bir kutsi hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) için şöyle buyuruyor. “ Ey Resul’üm eğer sen olmasaydın ( eğer seni yaratmamış olsaydım) bu kainatı, arşı ve felekleri yaratmazdım” bunları senin hürmetine yarattım diye buyurmaktadır. Başka bir hadis-i şerifte ise “ önce peygamberimizin nurunu o nurdan da madde-i aciniye ( Yani yumuşak hamur kıvamında ) bir maddeden seyyaratı, gezegenleri, güneşi de o macunnun hamurdan ayırıp yarattığını ifade etmektedir.” Buna atfen Allah Resul’ü (sav ) Rabbim her şeyden önce benim nurumu yarattı diye ifade ediyor. İşte onurdan sonradan her şey yaratılmıştır. Yani yerde ve gökte canlı cansız ne varsa hepsinde onun nurundan bir hisse vardır. Öncelikle meleklerde ve insan ruhunda o nurdan bir yansıma, bir nur olmaması mümkün değildir. Eğer kainatta onun (sav) min nuru olmasa güneş ışık vermez, yıldızlar bize gülümseyerek bakmaz. Dünya ve kainat anlamını kaybeder. Ondandır ki Kur’an-ı muciz’ül beyanında yüce yaratıcı “ onu (sav) seven beni sevmiş olur, onu sevmeyen beni sevmiyor demektir” diye buyruyor. Genellikle bütün savaşlar da yüce Allah melekleri ile ona yardımda bulunmuştur. Örneğin; Bedir savaşında eline aldığı bir avuç kumu düşmana doğru attığın da kum tanelerini her biri bir düşmana isabet ederek onların kaçmasına ve yenilmelerine sebep olmuştur. Bu konu da yüce yaratıcı Kur’an da “ onu attığın zaman sen atmadın onu biz attık “ buyurması bunu en bariz örneğidir. Cenab-ı Hak onun (sav) eline o kadar özellikler vermiş ki saymakla bitmez. Örneğin: Düşmana o el ile attığı her taş san ki bir bomba etkisi yapması. Aynı elin içerisine giren taşların avcunda zikir etmeleri. Aynı elin bir parmağı ile Aya işaret edip ayı iki parçaya ayırması. Aynı elin on parmağından çeşme gibi suların akması. Yine aynı elin bir çok hastaya şifa olması. Elbette bu mübarek el ne kadar harika bir mucize-i kudret-i ilahiye olduğunu açıkça bizlere göstermez mi ? Güya o el ahbab için de küçük bir zikir hane , küçük taşlar içine girse o el de zikir ve tesbih ederler. Düşmana karşı san ki küçük bir cephanelik hükmünü alır. Yaralı ve hastalar karşı bir eczanedir hangi derde temas etse derman olur. Celal ile kalktığı zaman Kamer’i parçalayıp kab-ı kavseyn şeklini verir. Cemal ile kalktığı zaman ab-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne geçer. İşte böyle bir zat’ın bir tek eli, böyle çok büyük mucizelere mazhar ve medar olursa; O zat’ın Halık-ı kainat yanında ne kadar makbul olduğu ve duasında ne kadar sadık olduğu ve o el ile biat edenler , ne kadar bahtiyar olacakları , bedahaten, açıkça anlaşılmaz mı ? Evet her akl-ı selim olan insan akıllıca, iyi ve halis niyetle düşündüğü zaman onun Kainat’ın sahibinin yanında en bakbul olduğu ve onunla yapılan duaların kabul edileceği bedehaten, açıkça nlaşılmaması mümkün değildir. Rabbim bizleri onu şefaat-i uzmasın dan, büyük ve kapsayıcı şefaatinden mahrum eylemesin. Kainat’ın sahip ve yaratıcısına emanet olun.