Eskiden kentimizde kabadayılar vardı, bunlar düşmanının karşısına da geçer, yiğitçe vuruşurlardı. Kimi zaman kurşun, kimi zaman ustura atarlardı rakiplerine. Ertesi gün şehrimizde herkes bu kabadayıları konuşurdu. Yaptıkları doğru değildi ama insanlar bunların hareketinden övgüyle söz ederlerdi. Bir gün bir kabadayı( Çinik Çavuş), düşmanını Kuyucak Mahallesinde durdurmuş, yüzüne bir ustura vurmuş, yıllar geçmiş düşmanı bu defa kendisine aynı şekilde bıçak atmış. Aynı yerde, aynı şartlarda… Yarası iyi olduktan sonra gitmiş düşmanının yanına, işte kabadayı dediğin böyle olur beni arkamdan vurmadın demiş, elini sıkmış. Bir de mahallelerde sabaha kadar alkol alıp, bağırıp çağıran, kalleş, çirkef insanlar bulunurdu; bu tiplerde esrardan tutun her türlü ahlaksızlık mevcuttu; insanlar bunlardan gelecek kötülüğe karşı çocuklarını uyarırlardı. Bu densizlere güven olmaz aman evladım dikkat et diye tembihte bulunurlardı. Çamur Şevket gibi… Diyeğim şu ki, yiğit insan düşmanlıkta yapsa mertçe yapar, arkandan seni vurmaz ama kalleşler mazlum demeden acımasızça her türlü namertliği yapar.
TOPLUMUN MANEVİ MİMARLARI Bir de yaşadığımız toplumun manevi mimarları vardır. Mahallede bir sıkıntı olursa, size teselli verir, yapman gerekeni yapar, yol göstericidir, yeri geldiğinde elini cebine atar v.b Ben Kayabaşı Mahallesinde doğdum, zenginlerimiz bazen bir araya gelir, mahallenin fakirlerinin durumlarını görüşürler, dertlerini dinlerler, kimse görmeden odununu, ununu, yağını gece yarısı gönderirlerdi. Şimdi bugünlere dönüyorum, Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamın duyarlılığına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Görmez birkaç gün önce TRT-1’deki röportajında bakın neler diyor; “Özgürlüğümüzün simgesi olan minarelerden yükselecek sala seslerinin milletimizin maneviyatının yükselteceğini, F-16 uçaklarının seslerini bastıracağını biliyordum. Bütün illerimizde minarelerimizden salalar yükseldi. Milletimiz anında bu mesajı aldı. Milletimiz kendi hukukuna sahip çıkmak için evlerinden çıktı. Kerkük müftüsü beni aradı. Dedi ki “Biz de emri aldık. Bütün minarelerimizde sala okuyoruz. Sabaha doğru Bosna Hersek Diyanet İşleri Başkanı bana mesaj attı. “Bana bir emrin var mı?” dedi. “Biz gece emri aldık. Halkımız camilere doldu ve size dua ediyorlar.” dedi. “
Bu darbeyi yapanlar sadece darbe yapmakla görevlendirilmemişler, aynı zamanda katliamlar yapmakta görevlendirilmişler.” Bu darbeyi yapanlar sadece darbe yapmakla görevlendirilmemişler, aynı zamanda katliamlar yapmakta görevlendirilmişler. Milletin bütün kurumlarını yerle yeksan etmek için görevlendirilmişler. Tarih boyunca mazlumların umudu olmuş bu milleti, umut olmaktan çıkarmak, belini kırmak, milletimizi tarih sahnesinden silecek derecede katliama tabi tutmakla, milletin tamamına suikast düzenlemekle görevlendirilmiş izanını, vicdanını, aklını, kiralamış oldukları ortaya çıkıyor. Kur’an-ı Kerim “Onların bir tuzağı varsa Cenab-ı Hakkın da o tuzakları bozan gücü ve kudreti var” diye ifade eder. ‘
GÖRMEDİĞİMİZ AYRINTILAR Evet, ben biliyorum bazı vatandaşlarımız secdeye kapanarak sabaha kadar gözyazı döktü. Kimisi kurban adadı, kimisi Fetih Suresini okudu v.s İşte bu dualar karşılık buldu ve kaderin sahibi, bizi tutup uçurumdan çekti. Allah toplumun manevi mimarlarından razı olsun. Artık daha fazla duaya ve çalışmaya ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. El ele vermenin tam zamanı, cehaleti yenmeden, vahdetimizi sağlamadan düşmana karşı durmak zor. Şimdi insanlar tarihi gerçeklere şahit oluyor, bu günü unutmamak adına, tarihin tekerrür etmemesi için ders çıkartmak gerek. Batıya güvenmemek gerek Kalın sağlıcakla.