Şu mübarek günlerde kütüphanemi karıştırırken, yapraklarısararmış, kıyıda köşede kalmış, yıllar önce okuduğum bir kitap ile yenidenbuluştum. İmadüddin Halil’in, Ömer Bin Abdülaziz (R.A.) hayatını anlatan harikaeser ile yeniden buluştum. Az az okuyorum ki, kitap bitmesin diye. Çünkü,aradığım idareci modelini onda buldum.
Peki kim bu mübarek insan? Başlayalım, Bismillah ile.
Emevî halifelerinin sekizincisi ve en mümtaz halifesidir.Muaviye’nin vefatından sonra 679 yılında Medine’de doğmuş(bazı kaynaklarda doğum yeri Mısırolarak geçer). İkinci Halife Ömer bin Hattab’ın da torunudur. Yani kitabıtamamlayamadım ama görkemli, şaşalı bir hayat sürerken, o günün büyüklerikendisine halifelik görevini yüklerler, sonra hayatı değişiverir. Özelliklededesi gibi devlet malına gösterdiği hassasiyet ile ailesinin ona bağlılığı birde gözü yaşlı oluşu yani vicdanı beni büyüledi diyebilirim….
OTU ÇEK KÖKÜNE BAK
Halk arasında çok anlatılan bir hikaye vardır,hatırlatayım; “Ömer bin Hattab(2. Halife) halkın düşüncelerini öğrenmek içintebdili olarak gezmektedir, süt satan bir genç kızın annesinin süte su karıştırması emrinidinlemediğini ve ona bundan dolayı serzenişlere geçtiğini görür. Ertesi günkızın bu fikirde ısrar edip etmediğini kontrol etmek için bir memurunu gönderereksütçü kızdan süt satın aldırır ve sütün içine yine su karıştırmadığını görür.Ömer bin Hattab kızı ve annesini halifelik evine çağırır ve aralarındakianlaşmazlığı duyduğunu söyler. Sütçü kızı ödüllendirmek için ona kendi oğluAsım ile evlenmeyi kabul etmesini istediğini bildirir. Kız bunu kabul eder vebu evlilikten çiftin Leyla adını verdikleri bir kızları olur. İşte Ömer bin Hattab’ın torunu Leyla Ömerbin Abdülaziz’in annesidir. Ömer’inannesi, Ümmü Asim bint, yumuşak huylu, güzel ahlaklı, zühd ve takva sahibi birhanımdı.” Bizim Maraş’ta çok önemsediğim bir atasözü vardır. “ Otu çek, kökünebak!” diye. İşte Ömer bin Abdülaziz böyle bir temiz annenin evladıdır. (Notevlenecek gençlere duyurulur.)
GÖSTERİŞLİ HAYATTAN UZAKTI
Hikayemize devam edelim. “Babası Mısır valisi olunca, Mısır’a gittiler ve oğlunu Medine’yetahsile gönderdi. Enes bin Mâlik, Abdullah bin Cafer Tayyar ve Saîd binMüseyyib ve başka âlimlerden ders aldı. Ömer, halife olmadan önceki hayattadiğer şehzadeler ve halife çocukları gibi yaşamadı ve çok sağlam akideye bağlıolması itibariyle nefse hoş gelen yaşam tarzından uzak durdu. Sahabenin, hadis ravilerinin meclislerinedevam etti , ayreıca şiir ve edebiyat meclislerine katılırdı. Hatta onunmeclisi, fakihler, alimler ve edipler meclisiydi. Babası ölünce amcası olanhalife Abdülmelik onu Şam’a getirdi. Kızı Fâtıma’yı ona verdi. Yeri gelmişkenzamane kızlarının bu annemizinde örnek hayatını okumalarını, araştırmalarını isterim.
Fatime annemiz, eşi hakkında söylediklerine bir kulakverelim. “Ömer’in Rabb’inden çok korkardı. Yatsı Namazını kıldıktan sonragözleri kuruyuncaya kadar ağlardı. Yatağa girdiği zaman aklına uhrevi bir mesele geldiği zaman kuşun sudaçırpınması gibi, çırpınır ağlamaya başlardı….”
Yani bu satırları okurken, günümüz dünyası aklıma geldi.Rabbim böylesi idarecileri yeniden göndersin diye de yalvardım.(Yarın devamedeceğim)
Kalın sağlıcakla.