Tarihte Türk milleti bir çok savaş gördü. Yiğit düşman az; kalleşi çok idi ancak savaşlar, göğüs göğüsü yapılır, birebirde düşmanı bile arkadan vurmak ayıplanır idi!  O zamanlar düşmanın rengi belli idi, şimdilerde renksiz… Ne diyor Dede Korkut? “Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul! Halk içinde bozgunluk yapan Haindir oğul!” Şimdi savaştayız, şehitlerimiz şerefle vatanını koruyup, mazlum insanların nefes alması için Özgür Suriye Ordusunu destekliyor. Bizimle kalleşce savaşıyorlar. Bölmeye çalışıyorlar,  fakat kendi oyunlarına düşüyorlar, bu da onların zoruna gidiyor. "Bölgemizin yeniden yapılandırılmaya çalıştığı şu kritik dönemde eğer durmaya kalkarsak kendimizi bulacağımız yer Sevr şartlarıdırAçık konuşmak lazım Türkiye İstiklal Harbinden sonraki en büyük mücadelesini veriyor" diyor başkomutan… Sevr Antlaşması, bilirsiniz Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilâf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 10 Ağustos 1920'de imzalanmış. Anadolu parça parça edilmeye çalışılmıştı. Bizi de Lozan’a razı etmişlerdi, İngilizler… Evet, bu günde bir savaştayız, hem de asimetrik bir savaş yaşıyoruz.   EVET SAVAŞ HİLEDİR AMA Durum şu; ABD; İngiltere ve İsrail, Rojava’da yani Suriye’nin kuzeyinde tampon bir koridor oluşturmak istiyor. Amaç Kerkük ve Musul bölgesindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını kendi kontrollerindeki bu koridordan Akdeniz’e ulaştırmak. Bu nedenle de bölgeyi PYD-YPG’ye teslim edip Cezire-Kobani ve Afrin kantonlarını birleştirerek kukla bir terör devleti kurmak peşindeler. Üst akıl ise başka hesap yapıyor. Biz ise bu hesaplarını bozuyoruz. Nasıl mı,  onların asimetrik savaş dedikleri türe, ikinci nesil savaşla cevap vererek. Savaş bir gerçek, savaş olmasın isteriz ama oluyor işte. Şimdi Dördüncü nesil savaş; yani(asimetrik ) savaş yapılıyor. Galibiyet tekelinin güçlü ordulardan çıktığı ve zayıf tarafların da savaşı kazanabileceğine inanmaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz.     ASİMETRİK SAVAŞ KORKAKLARIN İCADIDIR Peki bu asimetrik savaş nedir? Asimetrik savaşta, zayıf tarafın uluslararası politik desteğe veya güçlü bir devletin himayesine sahip olması gerekiyor. (PYD’nin diklenmesi, ABD desteğini almasından olsa gerek!) İşin uzmanı bu durumda, zayıf tarafın terörizmi bir vasıta olarak kullandığı ancak de legalitesini (meşruiyet. kanunlara uygun olma hali) kaybettiği görülmektedir.  Uzatmayalım sizin anlayacağınız bu savaş korkakların maşa kullandığı savaş türüdür. Tabi ki, içinde  bulunduğumuz savaş süreci devam ediyor, görülen o ki güçlü orduların her zaman savaşın galibi olacağı gibi bir ön kabul geçerliliğini yitirmiştir.(Suriye için, Rusya-Irak ve Türkiye’nin yaptığı anlaşma bunu göstermektedir. ) Yazımı Ergün Dila’nın Takvim Gazetesindeki yazısının(22.12.2016) son bölümü ile tamamlayayım; “Türkiye haklı olarak kimden çok kazanıyorsa onunla yürür! Ama vekaleten kimseyle savaşmamak durumundayız... Hiç olmadığı kadar uyanık olmak gerekiyor... Unutmayalım ki ORTADOĞU'da güçlü olan iki aktör vardır! Amerika ile İngiltere... Şimdi akıl ve silah karşı karşıya... Sağlam adımlarla gidip pastadan büyük pay alalım... Az hasarla yürüyelim. Herkes bize mecbur. Elleri mahkum...   AKILLI OLMAMIZ GEREKEN BİR DÖNEM Bizler ülkemizi hep severiz. Ama nasıl korunacağı konusunda hep hata yaptık...(Savaşta kazandık, masada kaybettik) Bilemedik. 100 yıl sonra oyun yeniden kuruluyor. Kim gelirse gelsin bizimle olmak durumunda. Ama bizde 100 yıl önceki hataları tekrarlamayalım...” Kalın sağlıcakla.