Cemil Meriç’in İletişim Yanınlarından çıkan, Umrandan Uygarlığa  kitabını okuyorum. Kitabı yayına hazırlayan Mahmut Ali Meriç, 350 sayfadan oluşan kitabın  altı çizilen bölümlerden bazılarını sizlerle paylaşıp, sonra günün yorumunu yapalım inşallah! Kitabın giriş kısmında Meriç; “Yunan mucizesi” başlığını attığı ilk bölümde batılıların bize bakış açısını anlatır. Der ki: Bütün Kur’anları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde biz yine de Osmanlıyız.(Onlara göre) Osmanlı, yani İslam. ‘ karanlık, tehlikeli’, düşman bir yığın! Avrupa ne kadar maddeci ve Hristiyandır ve her zaman büyük düşmanı İslam’dır Türk aydınları ise hala batılı dostlar alınmasın diye kendi hazinelerini gizlemeye çalışmaktadır. Öyle bir yere geldik ki hazinelerimiz unutuldu ve düşmanın putları takdis edilir oldu…” Meriçe göre; Avrupa, maddeciliğine rağmen Hıristiyandır; sağcısıyla, solcusuyla Hıristiyan. Hıristiyan için tek düşman biziz; Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvetiz...   BATILI OLAMAYIZ Yazar Yunan medeniyetinin sefil, hayâsız ve iğrenç olduğunu, bilimde sanıldığı gibi her şeyi onların keşfetmediğini haykırmaktadır. Bunu güzel bir vecize ile anlatmış. “Gübreden güzel çiçekler fışkırır, doğru! Ama lağımdan çiçek fışkırdığı görülmemiştir.” Çok ilginç bir yorum yapan Meriç Avrupa dışı ülkeler bilhassa İslam ülkeleri belki de Batıdan daha akılcıdır. Kapitalizme girmemişlerdir. Çünkü onlardaki rasyonalite eşyalaşme değildir. Eşylaşmanın (maddeciliğin) ferman dinlettiği Dünya kapitalist Avrupa’dır. Meriç’e göre(batı ölçütlerinde) Çağdaşlaşma; Karanlık, kaypak ve rezil bir kavramdır. Rezil çünkü tehlikesiz, masum bir görünüşü var. Burada şu sonucu  çıkarttık. Batı, emperyaldir. Hakkı değil, gücü üstün tutar. Değerler zinciri yoktur. Benlikten öte gidememişlerdir. Batı çıkmazı adlı bölümde ise yazar batı hayranı aydınlara kızmaktadır. O aydınlar Batı medeniyetinin baskısı altında kişiliklerini kaybederek aşırı bir Batı hayranlığına yakalanmışlardır, milletin kurtuluşunu bu marazi düşkünlüğü memlekete yaymakta buluyorlar. Vatanlarında hiçbir manevi haz duymayanların, bu vatanla nasıl bir ilgileri olabilir. Batıyı taklit bizi tam bir başarısızlığa götürdü ama yine de bu medeniyetten geniş ölçüde faydalanmak zorundayız…” diye tanımlar.   ASRİLEŞMEK Mİ Meriç’e göre; Çağdaşlaşmak, elbette ki Avrupalılaşmaktır. Avrupalılaşmak, yani yok olmak. Avrupa bizi çağdaş ilan etti, Avrupa, daha doğrusu onun yerli simsarları. Zira apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız, düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin. İki yüzyıldır bir anakronizm'in utancı içindeyiz, sözüm ona bir anakronizm. Haykıramadık ki, aynı çağda muhtelif çağlar vardır. Çağdaşlık, neden Hıristiyan ve kapitalist Batı'nın abeslerine perestiş olsun? Fani ve mahalli abesler. Bu, kendi derisinden çıkmak, kendi tarihine ihanet etmek ve köleliğe peşin peşin razı olmak değil midir? Çağdaşlaşmanın halk vicdanında adı da asrîleşmektir, asrîleşmek yani maskaralaşmak, gavurlaşmak...” Sonuç, batı kültürü ve değerleri ile milletimizin değerleri örtüşmezb. Bu nedenle biz kültürel manada batılı olamayız. Onlar için biz her zaman tehlikeliyiz Son dönemde ABD ve Batı gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Bazılarımız ise hala AB’de ısrarlı, İngiltere bile bu birlikten ayrılırken, biz hala niye batı batı diyoruz ki? Sorusunu sormadan edemiyorum! Darbeleri yapan ABD, Almanya, İngiltere, İsrail  değil mi? Hep yazdım, yine yazıyorum. Bizi kültürümüzle vurdular, yeniden Diriliş mümkün, eğer yeni bir Osmanlı ruhu yakalamak istiyorsak, özümüze dönmemiz gerekiyor. Yapılması gereken tek şey TAKVA MEDENİYETİNE YENİDEN DÖNMEKTİR.  Bilgi toplumu olmaya evet, emperyal batılı olmaya hayır diyorum. Kalın sağlıcakla.