Çocukluğumuzda işimize gelmeyen bir iş olduğunda, ‘ banane’ der kaçardık. Günümüzde de kimi insanlar, yaşadıkları topluma aitsorumluluklarından ‘ bana ne!’ diyerek kaçıyor ve çocuksu konuma düşüyorlar.
Bu konuya girmemin nedine şu; Pazar günü A haberde,Milletvekilimiz Celalettin Güvenç’in terör örgütünün, bazı çocukların zihinleriniyıkadığını ve terörist olarak devlete düşman yetiştirildiğini belirterek, somutbir de örnek verdi.
Bir annenin feryadı başlığı ile sunulan haberde, aslında anne ve baba devlet düşmanıdeğiller, ülkelerini de seviyorlar, hatta baba devlet memuru, anne ev hanımı,dini bütün de insanlar; ancak çocuklarıyla yeterince ilgilenemedikleri için, enkıymetli varlıklarını terör örgütlerini kaptırmışlar..
Kadraj Programı yapımcısı bu konuda birçok uzmanıngörüşünü aldı ve önemli önerilerde yaptı. Bu konuya döneceğim ancak şu ‘bana ne’ya da sorumluluktan kaçma konusu üzerinde kısaca durmak istiyorum.
KANUNİ İLE YAHYA EFENDİ
“ Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmişolduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişegeçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar... Bu gibisoruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu dasormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı YahyâEfendi’ye gönderir...
“Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat.Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir günolur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.
Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nincevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
“Neme lâzım be Sultânım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, birmânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işigeçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâmı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhınagelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:
“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme,soruyu ciddiye al!”
“Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Bensorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelâzım be Sultânım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibibir anlam çıkarıyorum.”
DİKKAT BUYURUN
Hikayenin sonuşöyle bitiyor: “Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa,işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil deçobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların,yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkasıişitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletinhazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider,halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâlegelir...”
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan,söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden birâlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise butür tenbihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır.(İlgili mektup, TopkapıSarayı'nda sergilenmektedir. Kay. Yağız Gönüler)
Terör, ülkemizin ve Ortadoğu’nun geleceği açısındanmutlaka sorun olmaktan çıkartılmalı. Son yıllarda devletimiz bu konuda ciddiataklar yaptı ancak, batılılar başta da ABD olmak üzere, teröristlerikullanıyorlar. Siyonizmin beslediği, batılıların destek verdiği İslamdüşmanları, cehaletimizi kullanarak bizim önümüze terörü koydular. 15 Temmuz’dadoğuyu böleceklerdi, sonra sıra İran’a gelecek, bu ülkeyi de bölüp, bölgemizde4 İsrail uydusu devletcik kuracaklardı. Böylece bölgenin kaynaklarını sömürüp,İsrail’in güvenliğini garanti altına alacaklardı. Proje hala sürüyor. Hemengüneyimize binlerce tır silah gönderdiler…
Diyeceğim şu ki, ülkesini seven her vatandaş, bu ülkeninsorunlarını çözme noktasında ellerini taşın altına koyması gerek. Kalınsağlıcakla.