Ülkeler ve toplumların ömürleri vardır. Doğar, büyür ve ölürler. Ancak kimisi uzun yaşar, kimisi kısa. Kimisi iz bırakır iyi veya kötü; kimisi medeniyet kurar unutulmaz, kimisinin ise ismi bile kalmaz... Geçtiğimiz günlerde, batı gemisinin yan yatmaya başladığını yazınca, batı hayranı bazı okurlardan karşı duruş tepkisi geldi. Bir okurum, batı toplumununu çok güçlü olduğunu, bizim onlarla boy ölçüşmemizin mümkün olmadığını vs. idda ettiler. Dolayısı ile bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. Öncelikle ifade edeyim ki, hiçbir toplumun batmasını istemem, Allah onlara da hidayet etsin, birlikte yaşayalım. Çünkü bu dünya hepimize yeter. Ancak görünen köyde kılavuz istemiz. Örneğin, bir işyeri 90 TL kazanıp, 100 TL gider yapsa, bu böyle gitmez, bir gün iflas edecektir, deriz. Batı toplumu mevcut sömürü düzeni ile gitmez, başkalarının alın teri üzerinden geçinenler elbette bir gün hesap verirler, keza Müslümanlarda eğer Kur’an hakikatine sım sıkı bağlanmazlarsa, yani mezhepçilik v.s gibi bölünmeler yaşarlarsa, onlarda farklı akebtelr yaşarlar, Allah korusun! ŞİMDİ YÜZ YIL ÖNCESİNE DÖNELİM Osmanlının çöküş yıllarını hatırlayın. Bediüzzaman’ın ifadesi ile Batı o yıllarda, “bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum” etmiştir, doğru mu? Gelelim günümüze, yüz yıldır Ortadoğu ve diğer ülkeleri sömürdüler. İslam dünyası batı emperyalizmnin farkında, 200 yıldır mücadele ediyorlar, direniyorlar; bu meydan okuma hesaplaşma ve yüzleşme bugünün gerçeği. İslam Dünyasının maruz kaldığı bu son meydan okuma, geçmişte yaşananlardan farklı olarak, tek boyutlu değil, varoluşla alakalı ve bilgi anlayışı alandan başlayarak bireylerin ve toplumun köklü değişimleri ile sonuçlanacak çok boyutlu bir meydan okumadır. Sorguluyoruz, “Dünya beşten büyük diyoruz v.s” ZULÜMLE ABAD OLUNMAZ Geçtiğimiz hafta Ergün Diler’in yazısından alıntı yaparak, Batının Titanik gemisi gibi batacağını yazmıştık. Diler'in yazısının sonunda şu görüşlere yer verilmiş; “ Batılılar üzerimize basarak ENERJİ ile Müslümanlar ile buluşuyorlardı. Biz güçlü olduğumuz an bu iletişim kesilecekti. Bunu hiç istemezlerdi. Şimdi işin içinde bir de AMERİKA var. Bunları dağıtmak için hiç bilmedikleri bir dille konuşuyor. CIA üzerinden ödlerini koparıyor. Bombalar, silahlar ve tehditler Avrupa'yı uyutmuyor. DAĞILACAKLAR. Bunu artık bilmeyen yok. Akıllı her adam bunu görüyor. Dağılmadan önce 60 yıldır aşağıladıkları TÜRKİYE değerli oluverdi. Düne kadar kullanıp kenara atıyorlardı. Şimdi yalvarıyorlar. Yakında buraya VİZE ile bile gelemeyecekler. Oradaki Türkler onların patronu olacak. Daha çöküş başlamadı. Biraz bekleyin. Neler göreceksiniz neler... Ankara hem içindeki AVRUPALILAR ile hem de dışarıdakiler ile savaşıyor... İçimizdekiler batmakta olan TİTANİK'i görmüyor. Bizi de sürüklemek istiyor. Oysa tahterevallinin bir ucu çökerse, diğer ucu yükselir. Biz yükselen tarafız! Daha yeni başladı. Onları dağıtan SOROSGİLLER, burada kaçacak yer bulamadı. Aradaki fark bu! Kazanan büyür! Onlar kaybetti! Küçülecekler. Merkel de Cameron da Hollande da daha çok Türkiye'ye gelirler... Tek şansları biziz! Ama treni kaçırdılar. Dağılacaklar. Birbirlerini yiyecekler. Terörle gelip canımızı yaksalar da finalde biz gülerken onlar feryat edecek... DİRİLİŞ'imizden inanılmaz korkuyorlar. Ama korkunun ölüme faydası yok” Bediüzzaman’ın bir müjdesi ile yazıma son vereyim ““İnsanlığın silsile-i nübüvvet-silsile-i felsefe deveranında akışında, yaşadığımız hadiseler bir silsile-i felsefe deveranının tezahürüdür ve müteakiben silsile-i nübüvvet deveran edecektir.” İstikbalde en gür seda İslam’ın olacaktır. İşte bu medenle bir diriliş olacaktır. İnşallah! Bu da milletimizin öncülüğünde olacaktır. Nasıl mı olacak? Onu da bir başka yazımda ela alayım, inşallah! Kalın sağlıcakla.