Gazeteci Murat Akan, Pazar günü (20 Haziran) şöyle bir tivit attı: “Avrupalılar, Türkiye'yi Rusya ve Çin'den daha ciddi bir sorun ve tehdit unsuru olarak görüyor...”
Peki son 400 yıldır bizdeki bu batı sevdası neyin nesi? Gerçekten batılılar bizim dostumuz, olmadı müttefikimiz mi? Asla böyle bir şey olmadı, dolayısı ile bizim batı sevdamız sahte aşklara benzer. Onlar biliyor ki, biz batılıları asla sevmeyiz. Onlara bakış açımız da bellidir. Eğer sevseydik, tarih boyunca haçlı savaşları olmazdı. Ve onlarda bugün aynı korkuyu yaşıyorlar, Türkiye’deki siyasi İslami hareketleri takip ediyorlar….
Konuyu biraz açalım ve geçen hafta Avrupa’da yapılan liderler toplantısına gözlerimizi çevirelim. Bildiğiniz gibi: “ABD Başkanı Joe Biden'ın 10-16 Haziran arasındaki 6 günlük Avrupa turunun da gösterdiği gibi küresel bir Batı sorunu ile karşı karşıyayız. ABD'nin II. Dünya Savaşı'ndan sonra inşa ettiği askeri, siyasi ve ekonomik mimari temelden çözülüyor.” Denildi.
Evet, Antalya Diplomasi Forumu'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da veciz şekilde dile getirdiği küresel sistem çözüm yerine artık sorun üretiyor.
Dünyanın geri kalanını kaos yurduna çeviren Batılı ülkeler şimdi de kendi halklarını krize sürüklemeye başladı. Çünkü değerlerini insanlığa evrensel doğrular diye dayatan ABD ve Avrupa'nın bugün orta sınıfları ortadan kalkıyor.
Neo-liberal piyasa uygarlığının empoze ettiği küreselci emperyalizmin küçük suç ortağı konumundaki orta kesimler bugün hızla 'eğitimli köleler' diye nitelendirilen iş ve gelecek güvencesinden yoksun 'prekarya sınıfı'na (Not: Tanımlanmadaki esas etken, sürekli iş güvencesi ve sürekliliği bulunmayan işlerde çalışan bir sınıf olarak görülmesindendir.) dönüşüyor. Bu robotların iş dünyasına girmesiyle daha da büyük sorunlarla karşılaşılacak demektir.
YANİ SÜPER KAPİTALİZME GEÇİLİYOR
Zira ABD ve Avrupa'nın endüstrisi eskiyor, kentleri iflas ediyor, alt yapısı çürüyor. Ülkeler eğitim sistemini finanse edemiyor, sağlık mekanizmaları zorda. Siyasi yönetim işlerliğini kaybetti, rejimleri demokrasiden ziyade birer oligarşiye benziyor, yasalar halktan çok lobi ve çıkar gruplarına göre yapılıyor. Her alandaki sıkışma had safhada.
Merkez siyaset yerini İslamofobi ve Türkofobi'ye endeksli Müslüman, Türk ve göçmen karşıtı neo-faşist ırkçı siyasete terk etti
Batı dışındaki dünya ise herkesin malumu. Mitolojik canavarları andıran Batı sistemi sadece kan, kaos ve sömürüyle besleniyor. Doğası gereği her yerde iç savaş, etnik ve dini çatışmaları körüklüyor.
Batı'nın inşa ettiği küresel sistem bu bağlamda insanoğluna yıkım, ölüm ve yoksulluk dışında bir şey veremedi. Yolun sonuna geldiler. Geri sayım başladı. Zira vaat edecekleri bir umutları da kalmadı artık.” (Kay: Sabah Gazetesi Bercan Tutar 20/ Haziran/2021)
BATILILAR GÜÇLÜYÜM HAKLIYIM DERLER
Batılıların kanında demokrasi, özgürlük, insan hakları dolaşmaz, bunlar işlerine gelince dillendirdikleri söylemlerdir. Günümüz uygulamalarına bakın bunu net olarak görürsünüz. İsrail’den tutunda, Suriye, Afganistana varana kadar, onlar sömürüyor, mazlumların ise kanı akıyor. Modern batı diye bir şey yok, emperyal batı vardır. “Modern Batılı siyasetnamelerde bu klasik eserlerdeki erdem, adalet ve ahlak çağrılarının milyonda birini dahi göremiyoruz. Biden'ın dış politikadaki akıl hocalarından Anne-Marie Slaughter, söylem düzeyinde bile 'liberal demokrasi'yi savunmaya karşı. Slaughter ABD'ye, stratejik amaçlarına hizmet etmeyen düşünceleri ne kadar ahlaki ve erdemli olursa olsun terk etmesini öğütlüyor. Bu yüzden Batı, çıkarlarına uymayan her hakikati çarpıtarak onu 'terör, gericilik, despotizm, diktatörlük ve ilkellikle' damgalar.
Hakikati çarpıtma gücünü yitiren Batı, artık sadece kaos üretiyor. Bu haliyle de dünyanın en büyük küresel sorununa dönüşmüş durumda. Bu nedenle Batı önümüzdeki süreçte ya yeni dünyaya ayak uyduracak ya da yeni dünyanın kolektif gazabına uğrayacak. Başka bir çare de yok !