Batının medenileşmesinde İslam Kültürü büyük bir etkiyapmıştır. Bu konuda Ahmet Gürkan’ın aynı isimli 500 sayfalık bir de kitabıyayımlandı. Ancak son üç yüz yıldır biz de  garba yönümüzü döndük, onları taklid ederek ‘kurtulacağımızı’ zannettik ama olmadı, Zaten olmayacak bir duaya amin demiştik…

Bunun için Meşrutiyetler ilan ettik, Tanzimat Fermanlarıyayınladık ama olmadı. Aslında iyi niyetle yapılmıştı bunlar ama olmadı niyeolmadı?

Gelin konuyu o zamanlar Türk dostu olan Avusturya Başvekili Prens Meternich’in mektubunabaşvurarak anlamaya çalışalım.

Mektuba geçmeden önce bir tespit yapmakta fayda var.Tanzimat ilan edilmiştir. Osmanlı devleti için hayırlı olacağı zannedilmişti,hatta şeyhülislamdan bile fetva alınmıştı. Ferman yayınlandı, işlerbeklenildiği gibi olmadı. Bir defa  aydınlar üçe ayrıldı. Bir kısmı batımedeniyeti bir kültür, onun herşeyini almak gerek derken, ikinici guruphırıstiyan aleminden ne gelirse gelsin, hiçbirini kabul etmemek gerektiğini söyledi.Üçüncü gurup ise batının yalnız ilmi metodunu ve tekniğini alalım dediyse de,üçüncü guruba kulak asın bile olmadı…

 

MERTERNİC’İN MEKTUBU

(Osmanlı padişahına yazılan mektup) “Umur’u idarenizi intizamaltına alınız ve ıslah ediniz. Lakin Avrupa medeniyetinden sizin kanun venizamlarınıza, adet ve maişet tarzına uymayan kanunları alıp iktibas etmeyiniz.Zira garb kanunları, hükümetinizintemelini teşkil eden kanunların dayanağı bulunan usul ve kaidelere aslabenzemiyen kaideler üzerini kurulmuştur. Garb memleketinde esas olanşey hıristiyan kanunlarıdır. Siz Türkkalınız. Lakin madem ki, Türkkalacaksınız, İslamiyete yapışınız. Hak ve sevap yolunda ilerleyiniz. Fakatbunu yaparken, garbın efkar-ı umumiyesi diye saydığınız şeye ehemmiyetvermeyiniz. Siz bu efkar-ı umumiyeyi , Avrapa’nın umumi sedasınıanlamıyorsunuz…

Hülasa biz, Bab-ı Ali’yi kendi tarz-ı idaresinin ıslahı için vaki teşebbüsünden  vaz geçirmek istemiyoruz. Lakin hal veşartları, Türkiye İmparatorluğunun hal ve şartlarına uymayan garp hükümetlerini,her şeyden evvel taklide sapan bir nümune suretinde telakki ederek, ona göreıslahatta bulunmamanızı, şarkın kanun ve adetlerine uymayan hükümleri taklid vehal-i hazırda , her türlü icad ve tanzimden mahrum olan İslam memleketlerinde,zarar ikaından başka bir netice husule getirmeyeceği  aşikar olanıslahatınızı kabul ve tatbik etmemenizi tavsiye ederiz” (Kaynak Türkiyve Tanzimat K. 50’den İslam-Türk Ans)

Yazar Ahmet Gürkan, bu konuya kitabında aldıktan sonraşöyle der. “Netice hüsran oldu. Çok geçmeden iç ihtilaller, isyanlar başgösterdi. Pek ziyade şımaran hırıstiyan tebaa, ecnebi devletere dayanarak veonların müzaharetini de temin ederek mezheplerine göre, ortadoks olanlarkendilerini Rus katolikler ise Fransız, proteztanlar da İngiliz saymaktaydılar..”(s.353-354)

 

ÇOK ŞÜKÜR YIKILMADIK

Sonrası gelişmeleri biliyorsunuz. Bir ecnebi devlet adamıdemiştir ki; (Fuat Paşa’ya hitaben)“ Benceen kuvvetli devlet Osmanlıdır. Biz dışardan, siz içerden yıkmağa çalışıyorsunuzda yine yıkılmıyor!”

Buraya kadar ne anlattık, İslam Dünyası Kur’an yolunda,ilmin ışığında cehaletle savaşırken, cihan imparatorlukları kurdu. Ne zaman ki,kendi değerlerinden uzaklaştı, perişan oldu.

Sadece biz değil, batılılarda kendi değerlerindenuzaklaştığında yıkıldı. Bakınız Avusturya BaşvekiliPrens Meternich’ batılı bir dost olarak bizi ne güzel uyarmış. Batınıngömleğini bizim giymemizin doğru olmadığını yıllar önce yazmış.

Ne oldu, üçyüz yılheba oldu, nesli kaybettik, şimdi yeniden diriliş umutlarına bel bağlıyoruz.Ancak umutluyuz, titreyip kendimize dönmemiz mümkün deniyor. Kılıç ağzı, incebir yola girdik. İnşallah zafer inananların olacaktır. Yeter ki, kendimizolalım. Zira kim cüzi iradesini, Külli İrade sahibini dayarsa, başarılı olur!

Kalınsağlıcakla.