“Vatanının, dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, davacısı bir gençlik...” Sanayi Sitesi esnaflarından bir dostum geçtiğimiz günlerde oğlu ile yaşadığı sorunları dostlarıyla paylaştı, tesadüf olmasa gerek, o sohbette bulunan bütün babalar meğer aynı dertten muzdaripmiş… Biraz açalım, evet gençlik büyük bir nimet ve bir yönü ile geleceğimiz olan bu yavrularımızın,  çağın gerekleri ile donatılması gerekiyor. Bu hem maddi, hem manevi yönden düşünülmesi gereken bir konu… Gençlik, Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği ömrün en önemli dönemidir. Çünkü çalışkanlık, zindelik, dinçlik, cesaret, metanet, heyecan, kuvvet ve enerji kaynağıdırlar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)  “Beş şey gelmeden önce beş şeyin; ölüm gelmeden önce hayatının, hasta olmadan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş vaktinin, ihtiyarlamadan önce gençliğinin, yoksulluğa düşmeden önce zenginliğinin kıymetini bil” der. Ancak böylesine önemli ve değerli olan gençliğin kıymetini bütün gençler kendiliğinden idrak edemeyebilirler. Bu nedenle onlar, gençliğin büyük bir nimet olduğunun bilinciyle yetiştirilmeli, gençliklerini en iyi bir şekilde değerlendirmeleri için gençlere bütün imkân ve fırsatlar tanınmalı, onlara yardımcı olunmalı ve ellerinden tutulmalıdır. Bu hususta bütün kişi ve kurumlar üzerine düşeni en iyi bir şekilde yapmalıdır. Aksi takdirde gençlerimizin heva ve heveslerinin peşine takılarak, içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş gibi bataklıklara saplanabilecekleri, yanlış ve tehlikeli bir takım inanç, düşünce ve fikirlere kapılarak millet ve devlet için zararlı birer unsur haline gelebilecekleri unutulmamalıdır.   NASIL BİR GENÇLİK YETİŞİYOR Geçtiğimiz hafta Milli Gazete’de Şuurlu Öğretmenler Derneği Genel Başkanı Hamdi Sürücü, kendince gençliğin sıkıntılarını dillendirmiş. Sonra bazı önerilerde bulunmuş. Şöyle diyor;  “İslam’dan uzak bir gençlik yetiştiriliyor. Batı’ya dayalı eğitim sisteminden bir an evvel kurtulmamız gerek. Son zamanlarda liselerde yaşanan bu tür cinayet olaylarını başlıca sebepleri ahlaki ve maneviyattan uzak olunan eğitim sistemidir.  Eğitim sistemimizin maneviyattan uzak olması, batıya özentili eğitim sisteminin sonuçlarını gösteriyor. Özgürlüğe dayalı yaşantıyı, gençlerimize aşılanması ve batıcı yaşam tarzına özentilerin olmasıdır. Gençlerimizin bizim inancımıza, milli ve manevi duygularımızdan uzaklaştırılması, batıcı eğitim sisteminin dayatılması, İslam’dan uzak bir gençlik yetiştirme projesidir.  Aslında bu yaşanan vahşetlerin sebebi sadece okullarda yaşanmıyor. Aile içi şiddet ve anne ve babaların çocuklarını yanlış yetiştirdiğini görmekteyiz…” Bu görüş eleştirel olmuş, çünkü işlenen suçlar ve suç oranlarına bakılarak yapılmış. Eğer, pozitif yönden bakılsaydı, aynı eleştiriler yerine olumlu değerlendirmelere bırakacaktı.   MİLLİ VE MANEVİ EĞİTİM SİSTEMİNE GEÇİLMELİ Sürücü çözüm olarak der ki; “Menfaate dayalı eğitim sistemi değil, milli ve şuurlu eğitim sistemine dönmeliyiz. Gençlerimizin özgürlük yönünde her şeyi yapabilirim düşüncesinden kurtulması gereken bir eğitim sistemi getirilmelidir. Bizim geçmişimize bakıldığında, İslam’a dayalı maneviyata bağlı, bir eğitim sistemi mevcuttu.  Çözüm olarak atılması gereken adımlar, batıya dayalı eğitim sisteminin son verilmesidir. Milli ve manevi eğitim sistemine geçilmesi gerekiyor…” Peki, bu mümkün mü? En azından yakın bir zaman için mümkün görünmüyor. Çünkü takva medeniyeti başlıkla yazımda bu konuyu uzun uzun anlatmıştım… Burada ebeveynlere önemli görevler düşüyor. Tabi sistem gerekli tedbirleri almalı, gençlik anayasa da belirtildiği gibi alkol, uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklardan uzak tutulmalı. Bütün bunlar manevi eğitimle mümkün… Ancak unutulmamalı ki, ahir zamanda yaşıyoruz. Gençliğin işi zor! Her şeye rağmen, gelecek adına verilen müjdeleri düşündüğümde, ‘surda bir delik açıldığını söyleyebiliriz. Asımın nesli, bugün olmasa da yarın gelecek, inşallah! Hadi kalın sağlıcakla…