Bir çok anne ve babadan duymuşsunuzdur. Benim oğlum akıllı ama çalışmıyor! Peki bir insan hem akıllı olup hem de dersine çalışmayabilir mi?

İsterseniz, şu aklı bir açalım.  Akıllı olmak ne demek? Bu sorunun cevabı kişilere göre değişir. Çünkü, dünyadaki insanların değerleri ve inanaçları farklı farklı. Değerler farklı olunca, anlayışlarda farklı oluyor. Tabii ki akıl konusu da farklı yorumlanıyor.

Rahmetle Mehmet Şevket Eygi’ye bu soruyu yönetmişler, o da son yazısında şöyle diyor: “Akıl çarşıda pazarda para ile satılmaz. Dünyanın en zengini olsan parayla bir zerre akıl satın alamazsın. Akıllanmanın, aklını geliştirmenin bir tek yolu vardır, o da İslamî eğitimdir.  (Gerçek İslamî eğitim, sahtesi yetersizi değil.)

Peki, gerçekten İslam insanı akıllı yapabilir. Bu nasıl olur? Yine Eygi açıklamasına devam ediyor:

1.Bunun için gerçek İslam hocalarından ve üstadlarından ders alman gerekir.

2.Bu hocalar, üstadlar, mürşidler insanların en akıllısı Muhammed aleyhisselamla irtibatlıdır. Üstadları odur. Bu ilmi sana nakl ederler.

3.Aklı geliştirmenin ve olgunlaştırmanın kaynağı Allah’ın kitabıdır. Hocaların, üstadların ondaki ilimleri nasibin ne kadarsa sana kazandırır.

4.Aklın Kitab ve Nübüvvet nuruyla aydınlanınca terakki (ilerleme) başlar.

5.Aklını mantık öğrenerek geliştirebilirsin. Mantık doğru düşünmek, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmek, düşünürken yanılmamak ilmidir. Mantık sistemlerinin en üstünü İslam Mantığıdır. Ehliyetli ve liyakatli hocasını/üstadını bulup bu ilmi tahsil etmelisin...”

AKIL MI, RUH MU?

Âişe validemiz sual etti ki:

-Ya Resulallah üstün olmanın ölçüsü nedir?

-Akıldır. Aklı çok olan daha üstündür. Buyurdular Efendimiz(sav)

-Herkesin üstünlüğü yaptığı işe göre ölçülmez mi? İyi iş yapan daha kıymetli değil mi?

-Ya Âişe, insanlar akıllarından daha fazla mı iş yaparlar? Herkes aklı nispetinde iyi iş yapar, ona göre de mükafatını alır.

İbni Abbas hazretleri de, (Aklın başı, kendisine zulmedeni affetmek, kendinden aşağıda görünen kimselere tevazu göstermek, düşündükten sonra konuşmaktır. Akılsızlığın başı ise, kendini beğenmek, lüzumsuz yere konuşmak ve kendisinin yaptığı şeylerde insanları ayıplamaktır) buyurdu. Hadis-i şerifte, (Akıllı şu kimsedir ki, açıkta yapınca utanacağı işi gizli yerde de yapmaz) buyuruldu. Hikmet ehli, ibadetlerini ihlasla yapan, insanlarla iyi geçinen, onlara daima iyilik eden ve belalara sabreden kimsenin akıllı olduğunu bildirmişlerdir.

AKIL BAŞKA, ZEKA BAŞKADIR

Zeka, sebep ile netice arasındaki bağlılıkları anlama ve düşünebilme kabiliyetidir. Her akıllı zeki olmayabilir. Her zeki de akıllı değildir.

Zeki kimse, tecrübelerle, akıllı kimselerden öğrendiği bilgi ve usullerle büyük işler başarabilir. Nitekim birçok gayrı müslimin zeki olduğu bilinmektedir. Bir aslanın zekası, insan zekası kadar kuvvetli olsaydı, bu aslan, öteki aslanlardan on bin kat daha korkunç olurdu.

Akılsız, dinsiz kimse de, zekasının çokluğu kadar topluma büyük tehlike olur. Aklın çok çeşitli dereceleri vardır. Müminin dini ve dünyevi aklı olduğu gibi, kâfirin de dini ve dünyevi aklı vardır. Kâfirin dünya işlerine eren aklı, ahiret işlerine eren aklından daha üstündür.(Kaynak Dinimiz İslam)

Toparlayayım isterseniz. Akıllı insan önce bilgilidir, dolayısı ile sorumluluklarını bilir ve dolayısı ile doğru davranışlar sergiler. Adildir, çalışkandır, örnek bir kişidir. Zekasını da pozitif yönde kullanır. Allah’ın rızasını birinci planda tutar.

Demek ki akıllı insan, aynı zamanda çalışkandır, eğer bir insan sorumluluklarını bilmiyorsa ona akıllı demek yanlış olur…

Akıllı insan öğrenmeye açıktır, iyi bir gözlemcidir. Yapacağı işin sonucunu düşünür, değerlendirir, öyle adımlar atar. Hata yapmaktan korkmaz, risk alır. Pes etmez, yoluna engel olan taşları bir bir kaldırır, sağlam iradelidir. Son akıllı insan yeni fikirlere açıktır. Okur, her yaşta kendini yeniler. Hata yaptığında ise, hatasından döner… Peki kalın sağlıcakla.