Daha önce ne demiştik? “Bilgiyi elinde tutan, kuvveti de elinde tutar!” Yani bilgiyi Rahmani güçler elde edemez ise, şeytaniler mutlak bu gücü şer emelleri için kullanacak ve kullanıyor da nitekim son yazdığım köşemde bilimin ışığında son gelişmeler başlıklı yazım da bunu anlatıyordu…
Bir örnek daha vereyim. Artık DNA parçaları eklenebilir veya çıkarıla biliniyor. Moleküler biyoloji ve genetik mühendislik alanında çalışan birçok araştırmacı tarafından “insanı hayrete düşürecek bir teknik” olarak tanımlanan CRISPR bugüne değin insan kök hücreleri dâhil birçok canlıda denendi ve oldukça olumlu sonuçlar aldılar.
Yol arkadaşım der ki; “Bilgi, veri bir güçtür. Gücün hayır ve şer noktasında işlevi sahibinin ahlakına göre şekillenir. At sahibine göre kişner, denir ya. Bilim, insanlığın hayrına kullanılsaydı bugün dünya bir barış yurdu olurdu. Bugün insanlık, bilgi ve teknolojinin konforunu yaşarken, ihanetini de yaşıyor.
Bilim ve teknolojinin ihaneti, umum insanların bilgisi dışında cereyan ediyor. Çünkü; umumun kanaati şu ki bilim, hele hele sağlık bilimi çok masum iyileştirici, kurtarıcı, masum olmaz mı?
Bu konuda Yusuf Kaplan kardeşimiz de bir yazı kaleme almış. “Bilimi tepe tepe kullanıyorlar.” Başlıklı yazısında; “Bir zamanlar, bilimi, insanı özgürleştirmek için kullanmışlardı; şimdi ise köleleştirmek için kullanıyorlar.
Kilisenin tasallutundan her şeyden önce bilim kurtarmıştı modern toplumları. Şimdi ise azman, acımasız, ruhsuz kapitalist şirketler, bilimi insanlığı köleleştirmek için kullanmakta hiçbir tereddüt göstermiyorlar!” (Yani değerli okurlarım, bunlar oldukça iddialı sözler ve gerçekten de bu yorumlara katılıyoruz.) Neyse devam edelim.
SENARYOLARI GERÇEKLEŞİYOR
“Kapitalist şirketler, bilimi acımasız bir şekilde kullanarak insanlığın kaderini şekillendirecek ürpertici senaryolar geliştirmekle meşguller harıl harıl.
Dünyayı parmaklarında oynatıyorlar! Birkaç şebeke sadece! Evet, birkaç büyük şirket, bazı devletlerden çok daha güçlü ve bu birkaç büyük şirket, devletlere de hükmediyor.
Devletleri esir aldılar adeta. İstedikleri zaman kriz çıkarıyorlar ve şantajlar yaparak krizleri güya kendi güdümlerindeki küresel örgütler üzerinden halleşiyorlar veya erteliyorlar. Evet, ülkeleri ekonomik krize sürüklüyorlar, kendi kontrollerindeki Dünya Bankası veya IMF gibi ekonomik terör örgütleri ile ülkelerin ekonomilerine çöküyorlar ve krizi çözüyoruz diye devletleri her bakımdan kendilerine bağımlı hâle getiriyor, köle yapıyorlar.
Böylece ülkelere ölümü göstererek sıtmaya razı ediyorlar, krizi ölümcül olmaktan kurtarıyorlar ama bütün ipleri kendi ellerine alıyorlar. Bu iplerle istedikleri gibi oynayarak ülkeleri kendi önlerinde diz çökmeye zorluyorlar her zaman. Çoğu zaman da başarılı oluyorlar. Başarılı olamadıkları ülke, son yirmi yılın Erdoğan Türkiye’si. (Bu da çok iddialı bir söz!) Ama bizi de etkiledikleri bir gerçek!
DİRENİYORUZ AMA
Kaplan yazısında o güçlere karşı direndiğimizi vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Türkiye’nin IMF’ye direnmesinin sırrı burada gizli işte ve bu önemli.
Şimdi koronavirüsü icat ettiler laboratuvarda. Koronavirüsün laboratuvarda geliştirildiği Cambridge Üniversitesi bilim adamları tarafından ispat edildi ama ne olduysa oldu, bu haber çabucak hasıraltı edildi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, aşının gönüllü olduğunu, kimseye baskı yapılmayacağını söylemişti. Şimdi küresel lobiler, bütün dünyada hükümetlere aşı konusunda baskı yapıyorlar!
Türkiye’deki vaka sayısındaki ve ölüm oranlarındaki artış elbette düşündürücü. Dünyada da benzer bir artış yaşanıyor. Sadece Türkiye’de değil, Amerika, Rusya, Çin başta olmak üzere bütün dünyada da gözleniyor bu artış.
Ben sormak zorundayım: Birileri, bu belanın bitmesini istemiyorlar mı acaba? Virüs, bu bir avuç şirketin Frankenstein’ı andıran, doymak bilmez canavarları mı asıl?
Bütün dünyada inanılmaz aşı savaşları yaşanıyor! Şirketler, kârlarına kâr katmak için devletlere zorlayıcı ve bağlayıcı tedbirler alınması konusunda baskı yapıyorlar! Bireysel, sosyal ve kültürel hürriyetleri ve değerleri bastırıcı, baskı altına alıcı ve zamanla belki de yok edici bir yeni bir faşizm dönemine doğru mu gidiyor dünya acaba? Önümüzdeki süreçte izi sürülmesi gereken soru şu: İnsanı özgürleştirmek üzere geliştirilen bilim, nasıl oldu da, insanlığı köleleştirecek vahşî bir canavara dönüştü?” El cevap, çünkü rahmani güçler gerektiği gibi bilimsel çalışma yapmıyorlar!