Geçtiğimiz haftalarda Efsus yayınları tarafından yayınlanan Beş Ünlü Ozan –Âşık Mahzuni, Hayati Vasfi, Kul Hamit, Âşık Hüseyin, Âşık Yener- kitabı büyük bir boşluğu doldurmuştur.
Yazarı, Abdulhakim Eren. Editör, Serdar Yakar.
Kitabı bir heyecanla okuyup bitirdim. Bitirmesine bitirdim ama bir yandan da derin bir üzüntüye kapıldım. Şöyle ki; Aziz şehir Kahramanmaraş, bir kültür başkenti. Bir şiir kenti. Bu gerçek, dış kabuk itibariyle kabul edilmekle beraber, derinlerde es geçilmektedir. Ülkenin fikri ve edebi birçok sütun şahsiyeti, şehr-i Maraş’ta doğmuş, büyümüş ve yetişmiştir. Bu gerçek kabul ediliyor edilmesine, lakin gerekli reklamasyona ulaşamıyor. Bu olumsuzluğun birçok sebebi var. En büyük sebepte, şehrin ahalisinin ‘ben’ yerine ‘biz’, ‘sen’ yerine ‘hep’ diyememesidir. ‘Bizcilik’ ve ‘Hepçilik’ olmadığı için ‘sen ben diyor’ ve aradan vahdet kalkıyor. Bu da elimizdeki cevherin meydana çıkamama neticesiyle sonuçlanıyor. Bunları niçin yazıyorum? Çünkü Abdulhakim Eren, ‘Beş Ünlü Ozan’ kitabında öyle gerçeklere ulaşmış ki, bu gerçekleri okuyupta şaşırmamak mümkün değil…
Öncelikle şunu belirteyim ki, ‘Beş Ünlü Ozan’ kitabı; –Âşık Mahzuni, Hayati Vasfi, Kul Hamit, Âşık Hüseyin, Âşık Yener- gibi büyük ozanların hayatını konu alan kısa biyografik hatlardan oluşan 176 sayfalık bir eserdir.
Kitabın özelliği, bu zamana kadar ‘yanlış bilinen bir takım kalıpları’ düzeltmek, yıllar sonra hakkı gasp edilen ünlü Maraş ozanlarının hakkını iade etme merkezli bir tematiğe sahip olmasıdır.
Hiç birimiz biliyor mu? Acem Kızı, Bilemedim Kıymetini Kadrini, Gayrı Dayanamam Ben Bu Hasrete gibi Türk Halk Müziğinin eşsiz türkülerinin Âşık Hüseyin Tenecioğlu’na ait olduğunu. Bilmiyorduk tabii ki!
Hiç birimiz biliyor mu? Maraş’ın ünlü ozanı Hayati Vasfi’nin ölümünü duyan Musikimizin büyük üstadı Avni Anıl’ın ‘Türk sanat müziği değerli bir şairi kaybetti. Kıymetini bilemedik. Nasıl yanıyorum bilemezsiniz diyerek hayıflandığını. Bilmiyorduk tabii ki!
Biliyor muyduk Kul Hamit’i? İçli, hisli, şiirli halini…
Biliyor muyduk? ‘Acem Kızı’ türküsünün girişindeki –sahne demek olan- Şanoya kelimesinin ‘Şamova’ yapıldığını… Bilmiyorduk tabii ki!
Yaşar Kemal’in ‘Ağıtlar’ kitabında Âşık Hüseyin için ‘en güçlü halk ozanı’ dediğini de bilmiyorduk tabii ki…
En acı olanı da şudur ki: Kız Sen İstanbul’un Neresindensin? şarkısının Maraş’ın bir ozanı tarafından yazıldığını da bilmiyorduk… Hatta bu şiirin ozanı Âşık Yener’in ismini bile bu kitaba kadar birçoğumuz hiç bilmiyordu.
Türk Sanat Müziğinin muhteşem şarkılarından biri olan “Kız Sen İstanbul’un Neresindensin?”, hepimizin sevip dinlediği çok güzel bir şarkıdır.
Bu şarkının hikâyesini Abdulhakim Eren şöyle anlatıyor;
“Kız Sen İstanbul’un Neresindensin?”, şiirinin tamamı altmışsekiz kıtadan oluşur. Bu bildiğim kadarıyla dalında en uzun şiirdir. Bir özelliği de İstanbul’un bütününe yakın semtlerini saymış olmasıdır. Bu şiirin hikâyesini kaynak kişimiz âşığın amcaoğlu Bekir Yener şöyle anlatmaktadır.
“Görevden açığa alındığı dönem (1962-1968) İstanbul’da Gülhane Parkında tansiyon ölçerek, fotoğraf çekerek geçinir. Burayı mesken tutar. Parkta çok güzel bir kız görür merak eder. “Nereden” olduğunu sorar. Kız söylemez “sana ne” tarzında davranır. Âşık Yener sormaya devam eder. İstanbul’un bütün semtlerini sıradan sayar bu şiir ortaya çıkar.”
Bilmiyorduk, bilmiyorduk, bilmiyorduk…
Bilmediğimiz o kadar çok şeyi Abdulhakim Eren bu kitabıyla öğretti bizlere…
Son olarak bir isteğim olacak;
Bu kitap kaynak alınmak suretiyle, her ay bu beş ozanımızın birini konu edinen ‘Müzik Ve Bilgi Gecesi’ düzenlenmeli, organizasyon ulusal çap ve mahiyet taşımalıdır. Mesela; “Âşık Yener Müzik ve Bilgi Gecesinde” sanatçı Emel Sayın Kahramanmaraş’a davet edilip, eşsiz sesiyle “Kız Sen İstanbul’un Neresindensin?”, şarkısı sahibinin Âşık Yener olduğu sanatçımıza söylettirilmelidir. Bu sanatsal ve kültürel organizasyonun sorumluluğu başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Hayrettin Güngör’e aittir. BŞB Kültür Daire İşleri Başkanı Duran Doğan Bey’de, tam bir kültür ve edebiyat insanıdır. Bu konuya duyarsız kalmayacağını düşünenlerdenim.