Öğretim Görevlisi Mesut Bilginer’le Hazreti Mevlana Hakkında Söyleşi
Metin Acıpayam: Hocam ilk sorumuza geçecek olursak; Hazreti Mevlâna ile ilgili görüşleriniz nelerdir diye sorsam, neler söylersiniz?
Mesut Bilginer: Teşekkürler Metin Bey. Estağfurullah ne haddime, bizim O’nun hakkındaki görüşlerimizin hiçbir değeri yoktur.
Önemli olan O’nun bizim hakkımızdaki değerlendirmesidir. Eğer lütfeder de yarın ahirette “bize muhabbet duyar” buyurursa ne mutlu bize. Niye böyle dediğimi arz edeyim. Cenâb-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’in Mâide Suresi’nin 35. âyetinde meâlen: ”Rabbinize ulaşmak için vesile arayın.” ve Nahl Suresi’nin 43. âyetinde meâlen “Siz zikri, zikir ehlinden tâlim edin” buyurmaktadır. Yine, Bakara Suresi’nin 30.âyetinde de meâlen şöyle buyurmaktadır: “Hani, Rabbin meleklere muhakkak yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti.” Peygamber Efendimiz de bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyuruyor: ”Benim ümmetimin velileri İsrail oğullarının peygamberleri gibidir.” Bir başka Hadis-i Şerifte de “Sünnetim üzere ve rüşt sahibi halifelerimin sünnetleri üzere olunuz” buyrulmaktadır. Diğer bütün Hz. Pîr Efendilerimiz gibi, Hz.Mevlânâ da bu ve benzeri Âyet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerin sırrına mazhar olmuş; Cenab-ı Allah’ın ve O’nun Habibi’nin görevlendirdiği bir mürsel şahsiyet ve Mevlevîliğin Pîridir.
Metin Acıpayam: Hazreti Mevlâna anlayışının önemi nedir?
Mesut Bilginer: “Hz. Mevlânâ kimdir ”den önce “kim değildir ”den bahsetmek gerekir. Bazıları O’nu, “hümanist” ve hatta “düşünür” olarak tanımlar. Hümanizm gibi batıdan ithal edilen seküler kavramlar, Hz. Mevlana ve O’nun varislerini tanımlayabilmek için çok yetersiz kalır; üzerinde durmaya dahi gerek yoktur. Düşünür olmasına gelince; Cenâb-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde aklımızı kullanmamızı, gönlümüzün emrine vermemizi ve düşünmemizi emrediyor. Nitekim Âl-i İmran Suresi’nin 191. ayetinde meâlen şöyle buyuruyor: ”Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken her vakit Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerlerin yaratılışını düşünerek şöyle derler: Rabbimiz, Sen kâinatı boş yere yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azâbından koru.” Büyük bir İslam velisi ve âşıkların kutbu olan Hz. Mevlana da bütün bir ömrü boyunca Cenâb-ı Allah’a kulluk etmiş bir mütefekkirdir. Bu sebeple, bizzat Hz. Mevlana, kendisini meâlen şöyle anlatıyor:
Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim,
Ben, Hz. Muhammed Mustafa'nın yolunun tozuyum,
Kim benden bundan başka söz naklederse,
Ondan da şikâyetçiyim, O sözden de şikâyetçiyim.
Metin Acıpayam: Hazreti Mevlâna ve sevgi ilişkisi hakkında neler söylersiniz?
Mesut Bilginer: Kendi varlığından geçerek Allah'ta fani olanlara; Hakk'a vasıl olup ebedi hürriyetin sırrını keşfedenlere; Allah’ın ahlâkına bürünenlere ne mutlu. Peygamber Efendimiz ve O’nun nurlu yolunu takib eden Hz. Mevlana da bize bu vasıflarıyla örnek olmuşlardır. Hz. Mevlana büyük bir Hak aşığıdır. Aşkın efendisidir. Aşkta yok olmuştur. Bizzat aşktır. Aşkın ne olduğunu soranlara; "Ben ol da bil" buyurmaktadır. Hz. Mevlana, Peygamber Efendimiz ‘in gerçek temsilcilerinden biri ve âşıkların rehberidir.
Metin Acıpayam: Hazreti Mevlana’nın hayatındaki en önemli kişi kimdi?
Mesut Bilginer: Bunu değerlendirmek haddim değil. Ancak büyüklerimden dinlediğim kadarıyla Peder-i Âlisi Sultan-ul Ulemâ Bahaeddin Veled Efendimiz bizzat Peygamber Efendimizin iltifatına mazhar olmuş bir Veli’dir. Rivayete göre bir gün Belh’te yaşayan âşıklara Resullullah Efendimiz rüya âleminde bir emir verdi: “Bundan sonra Bahâeddin Veled’e Sultânü’l-ulemâ denilmesini arzu ediyorum”. Aynı gece 41 kişiye gösterilen O mânâdan sonra Bahâeddin Veled’e “Sultânü’l-ulemâ” yani Âlimler Sultânı denilmeye başlandı. Şu bir hakikat ki, Hz. Şems Konya’ya geldiğinde zaten Hz.Mevlânâ hem zâhirî hem de bâtınî ilimlere vâkıf bir zât idi. Nitekim Hz. Mevlana “peder-i âlim 5 sene daha yaşasaydı, Hz. Şems’e ihtiyacım kalmazdı” buyurmaktadır.
Metin Acıpayam: Hazreti Mevlâna mânevî ilimleri kimlerden aldı?
Mesut Bilginer: Arz ettiğim gibi ilk mürşidi Peder-i Âlisi’dir. Bahâeddin Veled, Konya’da 1231 yılında, 80 yaşında iken vefat edince dostları ve talebeleri, o tarihte henüz 24 yaşında bir genç olan Muhammed Celâleddîn’in O’nun yerine geçmesini istediler. Ancak kısa bir müddet sonra Bahâeddin Veled’in halifelerinden Seyyid-i Sırdan Burhâneddin Muhakkik-i Tirmizî Konya’ya gelerek Muhammed Celâleddîn’in manevî eğitimini kendi üzerine aldı. 9 yıl süren bu manevi eğitimden sonra Seyyid Burhâneddin Hazretleri, Hz.Mevlânâ ’ya “Aklî ve naklî bütün ilimlerde insanlar arasında emsalsiz idin; şimdi ise manevî sırlara ve hakikate ulaşmada peygamberlerin ve velilerin gözdesi oldun” diyerek imtihandan başarıyla çıktığını ve bundan böyle halkı irşadla meşgul olması gerektiğini belirtti. Sonra Seyyid-i Sırdan, Kayseri’ye döndü ve Konya’ya Hz. Şems geldi. Sultan Veled Hazretleri, Hz.Mevlânâ ile Hz. Şems’in buluşmasını Hz.Musa ile Hz. Hızır’ın buluşmasına benzetir. Bazı Mevlevî kaynaklarında ise Hz. Şems'le Hz. Mevlânâ’nın buluşması Kur’an-ı Kerim’in Rahman Sûresinin 19. âyetindeki "iki denizin buluştuğu yer" anlamına gelen “Merac'el-Bahreyn” ifadesiyle tarif edilmektedir.
Metin Acıpayam: Tasavvuf terminolojisinde Hz. Mevlâna anlayışını nereye koyabiliriz?
Mesut Bilginer: “Hz. Mevlana’nın Tasavvuf kültüründeki yerini anlatabilmek” mümkün mü? Bendeniz ancak konferanslarda Hz. Mevlânâ’dan bahsetmeye çalışıyorum. Çünkü O’nu anlatabilmek için anlayabilmiş olmak gerekir. Nitekim Hz. Mevlana kültürü konusunda en yetkili kişilerden olan Ömer Tuğrul İnançer Beyefendi; “Hz. Mevlana’yı anlamak ve anlatabilmek için O’na bende olmak gerekir” buyuruyor. Bendeniz de bu konudaki aczimi itiraf ediyor ve Cenâb-ı Pîr Efendilerimizin ruhaniyetinden istimdat dileniyorum. Aczimi bildiğim için de Nuri Pakdil’den alıntı yaparak “dünyanın en uzun cümlesini kuruyor ve sükût ediyorum”.
Çok teşekkür ederim Mesut Hocam.
Rica ederim Metin Bey.