İnsanlar gelip ve gidiyor. Öyle ya her gelen gidecek, hiç kimse ab-ı hayat suyunu içememiş. Bizim inancımıza göre de hüküm orta da: “Her canlı ölümü tadacaktır!”

Evet konumuz Yalçın Özalp hocam, kendisi öğretmenliğimi yapmadı ama özellikle Maraş’ta Vakıf ve Vakfiyeler kitabımızı hazırlarken, onun yazdıklarından çok yararlandık. Yani benim de öğretmenim sayılır.

Fakat bu kadar değerli bir araştırmacı ve Maraş Sevdalısı insan yaşlılığında gereken ilgiyi görmedi, gösterilmedi. Birkaç dostu hariç!

Son defa kendisini Huzur Evinde ziyaret ettiğimizde, rahmetli de aynısını söyledi, yakındı…

Nitekim sosyal medya da bu ve benzer yazılar da paylaşıldı. Önce bu yazılardan kısa kesitler verip, sonra da son sözü söyleyelim inşallah!

Dr. Gökhan Gökşen vefat haberinde aynen şöyle yazdı:

Tarihçi-yazar Yalçın Özalp ebediyete intikal etti. Kahramanmaraş büyük bir değerini, Sütçü İmam'ın vefat yıl dönümünde covid19 nedeniyle kaybetti.

Kahramanmaraş milli mücadelesinin bugünlere tahrif olmadan ulaşmasını sağlayan en önemli isim olan değerli hocamızla "Onlar 22 gün savaştı ben ömrümün her günü o savaşı yaşadım." Diyerek gitti.

 Yazdığı eserler, yetiştirdiği talebelerle amel kapısı açık kalacak. İsimlerini ve davalarını yaşatmaya çalıştığı kahraman ecdadımız ve şehitlerimizle beraber ebediyette elbet buluşacak.  Allah rahmet eylesin.”

HOCALARIN HOCASIYDI

Şevki Karabekiroğlu ise: “Hukukumuz çok eskiye dayanırdı. Ben çocukken karşı komşumuzdu. Tarihe olan merakım yüzünden peşini bırakmadım. Üniversitede uzun yıllar birlikte çalıştık. Yüksek lisans yaparken derslerimize girdi. Çok şey öğrendik. Okulda da çok sorun yaşadı. Asabi bir mizacı vardı.

O yüzden herkes onunla diyalog kurmayı başaramıyordu. Bugün kıymeti bilinmedi

şeklinde yapılan yorumların asıl sebebi budur. Maraş tarihi ile ilgili yazdığı kitaplar bu konuda çalışan herkesin ana kaynağıdır. Ne var ki belediye tarafından sadece 500 adet basılan iki kitabı piyasada bulmak neredeyse imkansızdı. Bu fakir bu ihtiyacı gidermek için, Şubat 1920 kitabını yazdı. Kitap yaklaşık 25 bin adet basıldı ve yayıldı. Bu konuda önemli bir boşluğu doldurdu. Kitabımda en çok Yalçın hocanın eserlerinden yararlandım. Hepsini dipnotlarda gösterdim. Bazı kişilerin bu fakir ile hocayı kıyaslamaya çalıştığına şahit oldum. Ben onun öğrencisiyim. Kalibre olarak bu fakirden en az yüz kat üstündür

Rabbim Rahmeti ile muamele etsin.

Yalnız yaşadı öyle öldü.

İnşallah ahiri mamur olur.”

Görüldüğü gibi o hocaların hocasıydı.

İbrahim İmalı ise paylaşımında: “Allah rahmet eylesin mekânın cennet eylesin. Garip geldi garip gitti, kıymetini bilemedik. Bu şehir bilemedi, kahrını zehir etti içine akıttı. Hepimizin gözünün önünde divane oldu, istediği çok şey miydi?

Kendisi için mi istiyordu? Ah hocam ah biz seni anlamadık, anlayamadık sende bize güldün geçtin gittin. Allah’ım nurlar içinde yatırsın seni”

Son olarak Ökkeş Şendillere’de kulak verelim: “Bir neslin öğretmeni. Ya da onlara bir şeyler öğreten öğretmenlerin öğretmeni. Benimde tarih öğretmenim olan, ruhumuza maya çalan bir kahraman.

Özellikle yakın tarihimize ışık tutan, Maraş’ın kurtuluşu ve Maraş tarihi ile ilgili ömrünün sonuna kadar çalışan, üreten, mücadele eden mümtaz insan, Allah’ım sana rahmet eylesin, mekanın cennet olsun güle güle git hocam. Senin bu millet için bu vatan için, bu devlet için verdiğin mücadeleni de seni de unutmayacağız. Garip geldi, garip gitti.”

Mustafa Şirin, Mehmet Taş, Bekir Doğan ve diğer birçok gazeteci arkadaş ise benzer şeyler yazdılar. Kör ölürse, bizde badem gözlü olur derler. Başka sözde var da yazmak istemiyorum. Değerli dostlar birbirimizin kıymetini ölünce değil, sağ iken bilelim. Bir tatlı söz, bir tebessüm bu kadar mı zor!

Rabbim kusurlarını örtsün, mekânı geniş inşallah affedilir ve cennetinde cemalini görür…

Allah rahmet etsin. El fatiha.