Köşe yazısı yazmak kolay diyorlar!

Doğrudur. Mesele yazmak değil mesele yazılandan alınılacak derstir.

Ders derken de yazanın gördükleridir.

Kahramanmaraşspor için onaltı senedir köşe yazısı yazarım ve yazacağım. Ama ilk olarak “taraftarım”.

Yani anlayacağınız tarafım.

Kahramanmaraşspor’u yazmak için seyretmem maça gitmem.

Ben yıllardır maratonda tribün insanıyım.

Kahramanmaraşspor arması peşinde Türkiyem de birçok ile deplasman yaptım.

Tribün insanı demek arma sevdalısı demektir.

Başka takım tutmaz başka takım seyretmez. Arma sevdalısıdır.

Üçüncü lig de iken de Kahramanmaraşsporlu idim. İkinci ligde de Kahramanmaraşsporlu idim.

Kahramanmaraşspor’un peşinde ne paralar harcadık ne formalar atkılar aldığımı hatırlamıyorum.

Bu yazıyı okuyan ve beni bilen birçok kardeşim arkadaşım içinden birçok deplasman anısı canlanmıştır.

Ve şimdiler de birçok “EDE” abimiz ve arkadaşım köşelerine çekildiler.

Ne kadar köşelerine çekilseler de hala Kahramanmaraşspor denildiğinde kulak kabartırlar ve dinlerler.

Bazen bir araya gelir hem Kahramanmaraşsporu konuşuruz hem de anıları tazeleriz.

Bu yazıyı yazdıran sebep de sağ da solda söylenilenler.

Nerede o “Edeler”!

Edeler birkaç kişi değildir. Edeler bir topluluk değildir. Edeler “Kahramanmaraşsporluluktur”.

Ulusal gazetelerde Kahramanmaraşspor haberi nasıl yazıldığını hatırlayalım.

Edeler bu hafta galip geldi. Başlıklarını unutmadınız değil mi?

Peki, şimdi ne oldu da Edeler sorgulanır oldu.

Edeler kalıplara sığdırılmaya çalışılıyor kişiselleştiriliyor.

Kahramanmaraşsporluyum diyen herkes aslında Ededir.

Onlar hiçbir zaman kravatlı olmadılar hep atkılılardı her zamanda öyle kalacaklar.

Şimdi herkes takımı soruyor, Edeleri soruyor, Aslanları soruyor, Transferleri soruyor bana…

Nasıl mı? bir tık iyi…

Yapılan Transferler, Osmaniye de oynanan oyun, Etimesgut karşısındaki Futbol hiç yoktan ilk yarıdaki 19 maçtan çok çok iyi…

Bunun herkes farkında…

Osmaniye 7 Ocak’ta Ede olmayıp, edelerden uzak, sadece saha da görevli personel, Osmaniye Basını ve maçları izleyen Osmaniyeli Spor severlerin her birinin dediği cümle ‘bir tık takımda gelişme var’…

Oyun anlamında iyiyiz lakin forvet kısmında ağır kalıyoruz.

Oda Etimesgut karşısındaki golsüz sonuçtan belli değil mi?..

Yenemesek te, yenilmesek te ortada 1 puan var.

Taraftar puan almamızın sevincini yaşıyor.

Hiç yoktan mağlubiyet yok diyor…

 Günün sonunda taraftarların takımlarından en büyük beklentisi, takımın sportif başarı sağlamasıdır. Futbolda başarı sadece galibiyete endekslenmiş bir şey gibi görünse de aslında sportif başarının temelinde bir futbol kültürüne sahip olup bu geleneği koruyup istikrarlı şekilde sürdürmek vardır.

Bu şekilde kazanılacak zaferler gündelik olmayacağı için taraftarlara daha istikrarlı memnuniyetler sağlar.

Bir futbol geleneği oluşturabilmek ise bir anda değil, zamanla olacak bir şeydir.

Örneğin; kendi oyuncusunu yetiştirmek, transfer edilen oyuncuya değer katıp Türk futboluna armağan etmek ve bu sırada zirveye oynama hedefi koymak, bir tür kulüp felsefesidir.

Bu felsefe ise yılların birikimi ile oluşur.

Yapılan araştırmalar, bu noktada taraftarların kulüplerinden genelde sahip oldukları geleneğe uygun şekilde futbol aklı geliştirmesini beklediğini göstermektedir.

Taraftarlar takımlarına dair görüşlerini bu gelişmelere göre şekillendirir.

Yani başarılı olarak adlandırılmak ve taraftar memnuniyetini sağlamak için gündelik planlardan, sonsuz transferler yapmaktan ya da başarıyı anlık değerlendirmekten çok daha fazlası gerekmektedir. Takımın futbola dair neler yaptığı taraftarların takıma olan inancını da etkilediği için bazen taraftarların nabzını yoklamak size nasıl bir rotada olduğunuzu az çok gösterecektir.

Maçlar kazanılabilir ya da kaybedilebilir.

Kalın Sağlıcakla…