Evet değerli dostlarım, doların önlenemez yükselişi bu hafta da devam etti. Biraz dikkatliceincelediğimizde paramızın sadece dolar karşısında değil, Arnavutluk parası, Romanya parası gibi paralarkarşısında da değer kaybetmesi ilginç değil mi? Bazı ekonomik terimler var,ilgilenenler az çok bilir. Enflasyon, cari açık, faiz, kur gibi. Enflasyon yanimal ve hizmet sektöründe fiyatların artması anlamına gelir. Çok çeşitlisebepleri olmakla beraber bir malın fiyatının artması arz-talep ilişkisinebağlıdır. Yani bir mal piyasanın talebinden az arzedilirse fiyatlar artar. Eğertalepten çok mal piyasada bulunursa fiyatlar düşer. Bu malda olduğu gibi dövizdede böyledir. Sattığından çok mal alıyorsan yani ihracatından çok ithalatınoluyorsa, bu ithalatı yapabilmek için gerekli olan dövizi daha pahalı bulmayabaşlarsın. Bu pahalı döviz enflasyona sebep olur, fiyatların artması beraberinde stokçuluğuyani fırsatçılığı tetikler. Bu da malın piyasadan çekilmesiyle artı olarakenflasyonu azdırır. Diğer yandan fiyatların arttığını gören uyanıklar ya malstoklar ya da parasını dövizde tutar. Böylece piyasada daralma, iş yerlerininkapanması, insanların işsiz kalması diye sürer gider. Biz ülke olarak bunlarıtekraren çok yaşamışızdır. İç sermaye oluşturma konusunda yetersiz oluşumuzdandolayı umudumuz hep yabancı sermaye , hatta nereden geldiği belli olmayan, nekadar duracağı belli olmayan sıcak parayı da çok severiz. Hal böyle olunca dabu döviz artışı ikide bir demoklesin kılıcı gibi başımızın üzerinde sallanırdurur. Haddimizi bilmeden GSMH’ya göre dünyanın en çok yardım yapan ülkesiyizdiye övünürüz. Kırk yıla yakın terörle başımız dertte. Güney sınırımızda arkaarkaya operasyonlar yapıyoruz. Bütün bunların üzerine bir anda dokuz yüz bintaşeron elamanını kadroya alıyoruz. Şimdi şöyle diyenler olabilir, hayırişlerine karşısın, haşa, ben haddimizi bilmekten bahsediyorum. BiliyorsunuzAllah(c.c) haddini aşanları sevmez. Taşeron elemanı olarak çalışanların kadroyaalınmasına niye karşısın derseniz yakinen biliyorum, üçte ikisi yani altı yüzbini en az otuz yıl devlete yük olacak hiçbir niteliği olmadığı için her hangibir şey üretmeyeceklerde ondan.
2002 yılında Ak Parti iktidara geldiğinde İMF’den alınanborçla devletin tekerleri döndürülebilmiş bir devlet bulmuştu. Kısa süredeişler yoluna koyuldu. İMF’ye olan borcu kapattık hatta İMF’ye borç vermeyi bileteklif ettik. Peki ne oldu da o günlerden bu günlere geldik. Biraz şımardıkgaliba. Devletimiz nasılsa veriyordu. Asgari ücretliye, kadınlara, çocuklara,memura, işçiye, işsize,emekliye, velhasıl cömert devletimiz veriyordu.Devletimiz verdikçe bizlerde harcama hastalığına tutulduk. Evi olan evinideğiştirme derdine düştü. Bankaların sendikasyon kredileri ile ülkemizşantiyeye dönüştü. Arabalar yollara sığmaz oldu. Özel sektörümüz iştaha geldi.Yabancı sermaye ile çokta stratejik olmayan ürünler için yatırım yaptı. Özelsektörün yabancı borç stoku altı yüz milyar doları aştı. Ülkemizin en öndegelen firmalarından birisi bile borç yapılandırmasına gitti. Kamu ve özelsektöre ait bütün binalar klimalarla donatıldı. Yaz gelir soğut, kış gelirısıt. Bunun için alınan doğal gazın her yıl tüketimi bir önceki yıla göreartıyor. Köy ve kasabalarda neredeyse kimse kalmadı. Hayvancılık artık büyükfirmaların tekeline geçti. Onlarda fiyatları istedikleri gibi düzenliyorlar.Devletimiz ise buna karşı ancak ithalat yaparak onları terbiye etmeyeçalışıyor. Pirinç, nohut, soğan gibi nice tarım ürünlerini ithal etmek için döviz bulmak zorundayız. Yorganıbaşımıza çeksek ayağımız donuyor, ayağımızı örtsek sırtımız açıta kalıyor.Nedense bir türlü ayağımızı karnımıza çekmeyi düşünmüyoruz. Birileri bizi fenakandırmış “Borç yiğidin kamçısıdır “diye
Hâlbuki biraz aklımızı başımıza alsak, aldığımız herİPhone ürünü, yani cep telefonu, tablet vs’nin Amerikan dolarını daha dakıymetlendirdiğini, bu nedenle Amerika’nın Filistin de, Suriye de, Irak’ta ve dahi daha bir çok yerde Müslümanlara karşı hiçbir insani ölçütanımadan davranış sergilemesine katkı sağladığımızı anlayabilsek.
Paris’te üç kişi ölünce tüm dünya liderlerinin katıldığıyürüyüş düzenlenmişti. Filistin’de şu mübarek günlerde bebekler terörist diyeöldürülüyor. Kimin sayesinde, elbette Amerika’nın. Nasıl bu kadar gözü karaolabiliyorlar peki. Bir milyar sekiz yüz milyon Müslüman’ın Amerikan ürünleriiçin yanıp tutuşması nedeniyle olabilir mi acaba?
Bu kadarla da kalmayacaklar. Yazılarımı takip edenlerhatırlarlar. Ortadoğuda dönen tüm kirli dolapların nedeni İsrail’in iki binyıllık vaat edilmiş topraklar rüyasıdır.
Eğer aklımızı başımıza almazsak öncelikle biz yaniTürkiye, çok yakında çok daha tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalmamızkaçınılmazdır. Günlük heves ve arzularımızın peşinden gitmeyi bırakıp, bir anevvel güçlü devlet olmanın yollarını bulmalıyız. Kaynaklarımızı Nükleerteknoloji, savunma sistemleri, yeni nesil savaş uçakları, akıllı füze gibistratejik ürünlerin üretimi için harcamalıyız. Unutmayın borçlu adamın boynubükük olur. Türk’e boyu bükük olmak yaraşır mı?
Haftaya görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.