ABD kurulduğundan beri etrafına zalimlik saçan diğer ülkelerin zenginliğine ve huzuruna göz dikmiş cani bir ülke... Bu nasıl bir anlayış ki her şey bana mantığı! Tüm doğal zenginliğin adeta yer yüzünde doğal sahibi sadece kendileri! Böyle bir şey olamaz hey ABD!
ABD bu konuda o kadar istekli davranmıştır ki, 26 Kasım 1947 tarihli BM Genel Kurulu’nda Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması hakkında oylama yapılmasını talep etmiş, ancak yeterli çoğunluğun sağlanamaması üzerine ertesi gün yeniden oylama istemiş fakat yine de yeterli sayının sağlanamaması üzerine oturumlara verilen bir gün aradan istifade ile Latin Amerika ülkelerine yoğun baskı ve şantaj yaparak tüzüğe aykırı şekilde 29 Kasım 1947 tarihinde üçüncü oylamayı yaptırarak bir oy farkla İsrail Devletinin kurulmasının yolunu açmıştır. Ardından, 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail devletinin kuruluşu ilan edildiğinde ilk tanıyan ülke yine ABD olmuştur.
Lütfen dikkat! Aynı zihniyette yavru emperyalist İsrail terör devleti, Filistin topraklarını gasp ettiğinden beri adım adım önce Filistini gasp etti şimdi hızını alamadı komşu ülke topraklarından hırsızlık yaparak Suriye’nin topraklarını gasp etmeye başladılar. Önce Filistin toprağını parçala böl ve yut sonrada Suriye’den Golan tepelerin çal! Bunu Arap Yarım adasında yapan bir avuç İsrail Yahudisi ve onun baş hamisi Hristiyan ABD! Gözü dönmüş katiller sürüsü, yarım asırdan fazla süredir bu Yahudiler ve yandaşları Hristiyan ABD Orta Doğuda Müslüman kanı akıtıp dururlar. Bizim gibi bir kaç Müslüman ülkede kınama, kabul etmiyoruz, bu barbarlığı, şiddeti kınıyoruz açıklamalarıyla geçiştiriyoruz. Biz bunlara emperyalist diyoruz ama bu iki ülke resmen hırsız! Yani aslında dünya ülkeleri hırsız insanlara nasıl bakıyorlarsa nasıl onlara karşı tutum ve davranış sergiliyorlarsa aynı tutumu İsrail ve ABD’ye karşı da sergilemelidir. Milenyum çağında ne demek bir ülkenin toprağını gasp etmek! Gariban Suriye can derdinde ABD ve diğer emperyalistlerin tezgahladığı sarmaldan kurtulmaya çalışıyor! Demokrasinin, insan haklarının tavan yaptığı bir dönemde insani değerleri al aşağı eden bu ülkeye yüksek tondan ne zaman tepkimizi koyacağız? Bu hak-hukuk tanımaz, Ulusları arası antlaşmaları hiçe sayan, dünyada kurulmuş ve kurumsallaşmış onlarca örgüt, birlik olmasına rağmen hepsine kafa tutan bir terörist devlet bozması İsrail var. Tabi bozacı İsrail’in şahidi şıracı ABD’yi de unutmamak gerekir!
Dünyanın öbür ucundan binlerce km uzaktan gelip Orta Doğuda petrol zengini ülkelere bir huzur vermedin be Trump! Bir Müslüman Türk olarak bunu hazmedemiyorum. ABD yönetimi adeta gözü dönmüş hırsız misali Orta Doğuda yer altı yer üstü ne kadar zenginlik varsa hepsini alma düşüncesinde... Taktiği malumunuz demokrasi, insan hakları, özgürlük safsataları en son uyguladıkları yöntem ise suni terör örgütleri peydahlayarak ile Orta doğu ülkelerini önce kaosa sonra iç savaşa sürüklüyor sonra insanlar öldürülüyor diyerek demokrasi havariliği yaparak o ülkeye askerlerini, silahlarını kısaca küçük ama etkili ABD ordusundan bir iki tümenini yerleştiriyor. Örnek mi istiyorsun? Irak, Lübnan, Libya, Sudan, Yemen, Mısır, Suriye önce kaos sonra sinsi plan uygulanıyor ve iç savaş ile zayıflat sonra böl istediğin gibi bölgeyi veya ülkeyi yönet! Dünya ve Orta Doğu bu baş emperyalist ülkeyi kurtarıcı, barışcıl güç olarak görürken bunlar o ülkenin stratejik doğal zenginliklerini nasıl ABD’ye taşırız düşüncesindedir.
ABD kendi emperyalizm tavrını yetersiz görüyor ki direk kendisine yeri geldiğinde payandalık yapacak sözünden çıkmayan yavru emperyalist İsrail’i Orta Doğu’da en zayıf Filistin topraklarında kurma ve büyütme zihniyetiyle bugüne kadar yüzbinlerce Müslüman kanının dökülmesine sebep olmuştur.
Bu dönemden sonra İsrail Ortadoğu’da ABD lehinde pozisyon alarak Sovyetler Birliği’nin bölgede yayılmasının kontrol altına alınmasında ABD’ye yardımcı olmuş, ABD’nin bölgedeki ileri karakolu ve gözetleme merkezi olarak faaliyette bulunmuştur. ABD, 1967 savaşı sonrası İsrail’in işgal ettiği topraklardan hemen çekilmesini isteyen Sovyetler Birliği’ne karşı çıkmış, BM’nin almış olduğu 242 ve 338 sayılı kararların uygulanmamasında İsrail lehinde tavır takınarak İsrail’in bu kararları görmezden gelmesine ses çıkarmamış ve daha sert yaptırım kararlarının alınmasını engellemiş ve bu tavrı ile BM misyonuna da zarar vermiştir. ABD, 1980 ile 1990’lı yıllarda da neredeyse tüm dünyanın onayladığı “iki devlet” çözümünü reddeden İsrail sağının tezlerine paralel olarak ABD ordusu ve dış işlerindeki pek çok çoğu Yahudi neo-muhafazakar olan önemli kişilerin de yönlendirmesi ile İsrail güdümünde bir politika takip etmiştir.
ABD politikalarının diğer bir örneği de Mayıs 2010’daki gerçekleşen Mavi Marmara olayıdır. İsrail komandoları, Gazze ablukasını delerek insani yardım ulaştırmaya çalışan Mavi Marmara isimli gemiye uluslararası sularda saldırı düzenleyip 9 yolcuyu öldürmüş ve gemiye el koymuştur.İsrail bu olayı kendi kamuoyuna ve dünya kamuoyuna, “geminin tüm ikazlara rağmen İsrail karasularına girmesi ve egemenlik haklarının ihlali olacak bu girişimin önlenmesi maksadıyla gemiye indirilen komandoların yolcuların saldırısına uğraması üzerine karşılık verilmesi” şeklinde anlatmıştır. ABD, bu olayda da İsrail’in yanında yer alarak “İsrail’in karasularına girmeye çalışan herkese karşı kendilerini savunma hakkı olduğunu söyleyerek şiddeti ve hukuksuzluğu meşrulaştırmaya çalışmıştır.
ABD yönetimi İsrail’e BM kapsamında da yoğun bir diplomatik destek de sunmaktadır. 1982’den beri ABD, İsrail’i eleştiren BMGK’ne ait 32 kararı veto etmiştir.
İsrail’in kurulduğu 1948’den beri göreceli olarak ABD tarafından desteklenmesinin ardında İsrail’in çok kritik ve stratejik bir bölgede olması yadsınamaz bir gerçektir. Dünya enerji trafiğinin kalbi sayılabilecek Ortadoğu’da ABD politikalarını destekleyecek ve bu politikalar için gerektiğinde savaşacak bir İsrail’in varlığı ABD’nin işine gelmektedir..
Büyük Ortadoğu Projesi adı verilen bu plan kapsamında; ilk olarak bölgede yükselen tehdit ve risklerin bertaraf edilmesi, ardından batı dünyası ile uyumlu, küresel ekonomik sisteme daha fazla eklemlenmiş yönetimler vasıtasıyla istikrar yaratılması ve son olarak da stratejik enerji kaynaklarının kontrolünün sağlanması planlanmıştır.
Öte yandan İsrail uluslararası hukuku hiçe sayarak işgal ettiği topraklara yeni Yahudi yerleşimleri inşa ederek her geçen gün topraklarını genişletme politikası yürütmektedir. Bu düşünce Yahudilerin mayasında var, bu terörist devlete karşı her yol mübahtır.
Müslüman dünyasında büyük öfkeye neden olan Trump’ın bu kararına anında en büyük tepki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere pek çok ülkeyle birlikte, AB, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı da karşı çıktı, ancak sonuç değişmiyor, İsrail terör devleti yayılmaya devam ediyor.
Çözüm tüm Müslüman ülkelerin güç birliği yaparak Çin ve Rusya’nın da desteğini alarak İsrail ve ABD’ye yüksek tonda her arenada %100 baskı kurmak bu geçici çözüm, kalıcı çözüm ise güçlü ekonomi ve orduya sahip Filistin devleti inşa etmek...